18 Ocak 2021 Pazartesi

DİLLER VE KELİMELER MİMİ

          Sade  ve Derin çocuğumun haber verdiği bu mimi Berra isimli blogger arkadaşımız hazırlamış. Çok eğlenceli ve ilginç bir mim olmuş. Ellerine sağlık. 

1. En çok öğrenmek istediğim dil:

Eh, tabii ki bu aralar Almanca. Kaç senedir oradasın , öğrenemedim mi, diyenler olacaktır. O iş öyle olmuyor ne yazık ki. Bu dört yıl içinde topu topu bir yıl kursa gidebilme şansım oldu. Onu da başarıyla tamamladım ancak ileri seviye için kurs bulamadığımdan, ilerleyemedim. Ardından pandemi başladı, kurslar hayal oldu, en kötüsü de insanlarla kontağımız kesildi. Dil konuşarak öğreniliyor. Her türlü yazışmamı yapacak düzeyde Almancam var şu anda. Ancak konuşmada ve anlamada hala %50-70 civarındayım. 

2. Hangi yabancı dili biliyorum:

İngilizceyi akıcı olarak konuşabilir, yazabilir ve anlayabilirim. Azerbaycan Türkçesini anlayabilir ve okuyabilirim, biraz konuşabilirim. Almanca konuşabilir, yazabilir ve okuyabilirim ancak yukarıda yazdığım gibi akıcı değilim henüz. 

3. Türkçede en sevdiğim kelime:

Söyleyebileceğim tek bir kelime yok, genel olarak tüm dili melodik ve tatlı buluyorum.

4. Herhangi bir yabancı dilde en sevdiğim kelime:

İngilizce refrigerator ( refricireytea) kelimesi ilk öğrendiğimden beri bana çok hoş gelir. Almanca; gerne ( yazıldığı gibi okunuyor) memnuniyetle demek ve söylenişi de, anlamı da çok hoş. Gene Almanca Heimweg ( haymveeyh ya da haymveg) sıla  hasreti demek, daha söylerken hasreti çağrıştırıyor, çok tatlı bir kelime. Azerbaycan Türkçesinde pomidor, domates demek ve söylenmesi çok şirin. Aslında Azerbaycan Türkçesi bütün olarak çok şirin geliyor bana. 

5. Kulağa hoş geldiğini düşündüğüm diller:

Kuzey Avrupa'da konuşulan tüm diller çok melodik geliyor bana. Ayrıca İngiliz İngilizcesini ve İskoçların aksanını çok hoş buluyorum.

6. Keşke bu kelime ya da eş anlamlısı bizde de olsaydı dediğim bir kelime:

Türkçe çok zengin bir dil. Aynı zamanda da cümle yapısı olarak çok özgür bir dil. Birçok dilde hata olabilecek kelime dizilimlerindeki oynamalar bizde ancak zengin bir anlatım olarak adlandırılabilir. Üzerinde oynamaya da uygun bir dil ayrıca. Tamamen aynı kelimeleri kullanarak, bambaşka anlamlar içeren cümleler yazabiliriz. Örneğin;

Ben dün size geldim.

Size ben dün geldim. ( Başka gün değil, dün geldim.) Dün geldim size ben.

Dün size ben geldim. (Gelen başkası değildi, bendim.) Size dün ben geldim.

Bu cümle üzerinde daha da oynayabilirim. Gördüğünüz gibi; kelimelerin yerlerini değiştirip, istersem aynı anlama gelen, istersem de farklı anlama gelen bir sürü cümleyi sadece dört kelime ile yazabiliyorum. Bu şekilde bir özgürlük ve anlam zenginliği çok az dilde vardır. Bazen bir kitapta okuduğum bir cümleyi İngilizce ya da Almanca olarak nasıl ifade edebilirim diye düşünüyorum, vardığım sonuç çok tatsız ve tek düze geliyor bana, kesinlikle o ifadeyi yakalamak söz konusu olmuyor. Kitap okurken çok güzel yazıldığını, çok anlamlı olduğunu, çok felsefik olduğunu vs düşündüğünüz bir cümleyi bildiğiniz farklı bir dile çevirmeyi deneyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu sebeplerden dolayı, keşke bizde de olsaydı dediğim bir kelime olmadığı gibi, tam olarak hissiyatımı anlatabilmek bakımından, keşke onlarda da bu şekilde anlatılabilseydi dediğim çok şey var.

7. Türkçenin en sevdiğim yanı:

Yukarıda da bahsettiğim gibi çok özgür bir dil olması. Öte yandan, matematik olarak formüle edilebilen kesinlikte kuralları olan bir dil, bu da Türkçenin gelecekte bozulmadan kalacak nadir dillerden olmasını sağlıyor. Bu konuda sayısız makaleye ulaşabilirsiniz. Bir tanesi burada. Rahmetli Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu Türkçe konusunda çok fazla çalışma yapmış bir bilim adamımızdı. Bakın neler anlatıyor;






                   Şimdiye kadar okullarımızda bize dikte edilen, inandırılan, aklımıza sokulan pek çok safsataya rağmen, gerçekte inanılmaz zengin ve güzel bir dilimiz var. Türkçe, dünyanın en zor öğrenilen dilleri arasında gösterilmesine rağmen, matematiksel yapısı nedeniyle, öğrenicilere formüle edilmiş halde sunulabilen bir dil. Oysa ki, pek çok yabancı dili öğrenmek için ezber yapmak zorunda kalıyoruz. İşte Türkçe bu avantajı nedeniyle de, yabancı bir dil öğrenmek isteyenlerin ilgisini çekiyor.
                   Çeşitli kaynaklara göre değişmekle birlikte, tüm dünyada yaklaşık 220 000 000 kişi Türkçe konuşuyor. Bunların içinde tüm Türk dilleri sayılmış tabii. 

8. Latin alfabesi dışında sevdiğim alfabeler:

Aslında her bir alfabe kendi içinde çok güzel ve zarif. Tabii Uzak Doğu'da kullanılan dillerin alfabeleri bana da çok gizemli ve hoş görünüyor. Bunlar içinde beni en çok şaşkınlığa uğratanı ise Tayland alfabesi. Bir insanın onu yazıp okuyabilmesi mucize gibi görünüyor bana. Bu arada, alfabenin doğuya doğru gidildikçe farklı şekillerde yazılması size de ilginç geliyor mu? Belki bu konuda da bir yazı fırtınası yapmalıyız.







57 yorum:

Uyuşuk Hayalperest dedi ki...

Almancayı da zor biliyorum ben. Ama bir yerde kaba bir dil olarak ifade edildiğini hatırlıyorum. Yani okuması falan kastedilen.
Türkçe ilgili verdiğiniz örnek çok hoşuma gitti. Cidden böyle bakınca çok güzel bir dil.

Berra dedi ki...

Katıldığınız için çok teşekkür ederim, cevaplarınıza bayıldım:)
Ben de kitap okurken cümleleri sürekli İngilizceye çevirmeye çalışıp duruyorum hatta bazen kitabı bir kenara bırakıp o cümle üzerine kafa yoruyorum. Dediğiniz gibi, çevirdikten sonra elde ettiğim sonuç pek tatmin edici olmuyor maalesef.

Ra55 dedi ki...

Merhabalar.
Diller ve kelimeler konusunda kaleme aldığınız ve bizlerle paylaştığınız miminiz; dünyanın en güzel, kurallı, bilim dili ve matematiğe en yakın bir dil olduğu konusundaki gerçekleri bir daha hatırlamama ve dilimizle gurur duymama sebep olmuştur. Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.

Türkçe'deki bir gönül kelimesinin bile yabancı dillerde karşılığının olmadığını, yine bir yerden okumuştum. Tabi bu vahşi batı nereden bilsin ki, gönlü ve gönlün kavramını. Yunus Emre gönlü her şeyden üstün tutar; Cenab-ı Hakk orada tecelli ettiği için, gönül yıkmanın çok büyük günah olduğunu söyler.

Yunus Emre dir hoca, gerekse var bin Hacca
hepsinden eyüce bir gönle girmekdür.

Selam ve saygılarımla.

Beş Senede Devrialem dedi ki...

Altıncı soruya verdiğiniz yanıt benim de katıldığım bir yanıt. Hele verdiğiniz örnek çok yerinde olmuş. Anadilimiz olmasının etkisi olabilir diye düşünüyorum bunda. Eğer başka bir dili konuşan çevrede büyüyüp eğitim alsaydık o dilin derinliklerini de Türkçeye çevirmek için de zorlanabilirdik. Tabii her dilin derinliği aynı oranda fazla olmuyor, bu konuda şanslıyız. Bu arada refrigerator kelimesini hoş bulduğumu da kabul etmem gerek :) Bir dilde en sevdiğim kelimeyi seçmem çok zor. Birini seçtiğim takdirde seçmemiş olduğum yüzlercesi bana dargın kalabilir çünkü :)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Evet Almanca da öğrenilmesi zor bir dil çünkü çok fazla ezber gerektiriyor. Fakat ben kaba bulmuyorum aksine melodik geliyor bana. Almanca konuşulurken yapılan vurgular bizim alıştığımız gibi değil, bu yüzden aşina olana kadar sanki sürekli kızgınmışlar ya da kavga ediyorlarmış gibi duyuluyor. Sanırım bu yüzden kaba bir dil deniliyor. Bizim dilimiz kuşkusuz çok özel bir dil. Ne çare ki, her konuda olduğu gibi bu konuda da aşağılık duygularına kapılmamız için bilinçli öğretilerle kafamız doldurulmuş yıllarca. Selamlar, sevgiler.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Hoş geldiniz, asıl ben teşekkür ederim. Bazen öyle bir cümle oluyor ki, hadi bakalım, bu anlatım şeklini gel de çevir İngilizce ya da Almanca’ya diyorum ben de. Olmuyor aynı şekilde, o duyguyu veremiyor çünkü. Bizdeki anlatım zenginliği yok bu dillerde. Belki başka dillerde, örneğin aynı aileden olduğumuz dillerde vardır, bilmiyorum. Bazen diyorum ki, belki benim İngilizcem yetmiyordur, oğluma ya da kızıma soruyorum, onların İngilizce ana dilleri gibi çünkü, hayır diyorlar, bu cümle Türkçe anlamıyla tam olarak çevrilemez. Ya zaten bir dilin ne dediğini tam olarak hissedebilmek için o dili yaşamak lazım. Bana göre en az on yıl o dili aktif kullanmak gerekiyor mantığını anlamak için. Selamlar, sevgiler.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Ne güzel bir deyişle bitirmişsiniz Recep Bey. Ne anlamlı !!! Çok da güzel bir örnek vermişsiniz ‘gönül’ diyerek. Böyle bir sürü kelimemiz var başka dillerde karşılığı olmayan. Ve bir sürü de söylemimiz var; eline sağlık, kolay gelsin, rast gele gibi. Yok bunlar dünyanın en yaygın konuşulan dillerinde, bizim dilimiz konuşmamızı sağladığı kadar kültürümüzü de yansıtıyor. Konuşulurken o milletin kültürünü yansıtan başka bir dil var mı bilmiyorum. Selam ve saygılarımla efendim.

Kaystros Tyrha dedi ki...

Evet, Türkçe ana dilimiz. Bu dilin üzerinde bizden başka hiçbir millet ahkâm kesemez, doğru. Fakat diğer dillerden bazılarını da küçümsememek ĺâzım bence. Shakespere'i Türkçeye çevirip okumak cinayettir meselâ:) İngilizce en az Türkçe kadar kelime hazinesi ve türetme kabiliyeti yüksek bir dil olduğunu düşünüyorum. Belki Çince de öyle, bilmiyorum. Bildiğim tek şey dilin sahip olduğu kültürle birlikte değerlendirilmesi gerektiği. Gönül Türkçe dışında başka bir dilde karşılığı yok deniyor. Bunlar İslamiyetin kabulü ile birlikte Arapça ve Farsça dillerinden aparttığımız kelimelerdir. Zaman içinde özellikle dinin etkisiyle Arap ve Fars kültürü içinde kendimize ait kültürümüzü, dilimizi neredeyse yok ettik. Halen konuştuğumuz dilde kullandığımız her 100 kelimenin kaç tanesi Arapça, Farsça ve Batı kökenli, geriye kaç öztürkçe kelime kalıyor bakalım. Demek istediğim, bizdeki gönül kelimesinin yerini alamayacak yabancı dilde karşılık bulamıyorsak, yabancı dillerde de Türkçe karşılığını tam oturtamadığımız çok sayıda kelime olduğuna inanıyorum. Bu elbette kültürel farklardan ileri geliyor.

Verdiğiniz örnek cümledeki gibi kelimelerin yerini oynatmaktan ben de büyük keyif alırım. Bazen de istediğim anlamı vermekte zorlandığım olur, sinirlenir, kurduğum cümlede kelimeleri doğru yerine oturtabilmek için büyük çaba gösteririm. Doğal olarak aynı cambazlığı yabancı bir dil üzerinde yapmamız hayli zor. Bunu yapabilmemizin bana göre tek nedeni Türkçenin üstünlüğü değil bu dilin ana dilimiz olmasındandır. Cevaplarınızı zevkle okudum, Saygılarımla:)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Hoş geldiniz. Her dilin cümle yapısı buna müsait değil. Örneğin Almancada fiilin yeri sabittir, değiştiremezsiniz. Değiştirsek ne olur diye ben de çok sordum, saçma olur diye cevap aldım. Dilimiz çok güzel, bunu böyle kabul etmek lazım. Sevgiler, selamlar.

Bonheur dedi ki...

Okumasi cok keyifliydi. Diller benim de cok ilgimi ceker. Komsu ulkelerin birbirinden etkilendigi kelimeleri bulmak falan cok hosuma gidiyor. Turkce hakkinda yazdiklarinizi daha once fark etmemistim ama gercekten de oyle. Ben hep Turkce hakkinda olumsuz seyler duydum daha once. Sanirim bakis acisi degiatiriyor her seyi. Ellerinize saglik. :)

Kaystros Tyrha dedi ki...

Bu arada gönül çok güzel Türkçe bir kelime:) Eş anlamlısı Arapça kalp. Günümüz Türkçesinde ikisi de kullanılıyor ama kalbin çift anlamı var. Birincisi organ diğeri gönül anlamında. Kalp yarası yerine gönül yarası kullanabildiğimiz gibi kalp ameliyatı yerine gönül ameliyatı diyemiyoruz. Kalp ağrısı derken kastettiğiniz gönül meselâ. Sahi, siz doktorsunuz, fiziksel olarak kalp ağrır mı, bu organımız diğer organlar gibi ağrır mı?:)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Öncelikle ‘gönül’ kelimesi benim bildiğim eski Türkçeden geliyor. Orhun Anıtları’nda ‘könül’ olarak geçiyormuş örneğin. Bir dilin komşu ülkelerin dillerinden etkilenmesi tüm diller için geçerli bay Kaplan. Oxford Sözlüğe göre, İngilizcede başka dillerden geçmiş çok sayıda sözcük var. Günümüz İngilizcesinde yaklaşık olarak 170 bin civarı sözcüğü kullanımda kabul ediyor aynı sözlük. Mesela Hollandaca/Dutch neredeyse tamamen İngilizce ve Almanca kelimelerden oluşuyor. Sadece söylenişleri biraz farklı. Eğer İngilizce ve Almanca biliyorsanız, bir süre sonra kulak alışıyor ve anlamaya başlıyorsunuz. Yani tüm diller komşu dillerden etkileniyor. Bu o dilin fakirliğini vs göstermiyor, dilin gelişimi böyle.
Türkçenin özgür kullanımına gelince, yukarıdaki basit cümleyi İngilizce ve Almanca yazsak ve kelimelerin pozisyonlarını değiştirsek, ortaya saçma ve yanlış cümleler çıkıyor.
I came to you yesterday.
I to you came yesterday.
Yesterday came to you I.
Böyle devam etsem bu kelimelerden anlamlı bir tek cümle ve bir de soru cümlesi elde edebilirim sadece. Oysa ki Türkçede ‘devrik cümle’ yazarak sanat yapan Nurullah Ataç gibi yazarlarımız var. Evet İngilizcede de var ‘inverted sentences’ ama aynı tadı vermiyordur diye düşünüyorum. Tabii bu konuda İngilizce okuyup yazmış arkadaşlar bize daha ayrıntılı bilgi vereceklerdir. Yani sözün kısası, Türkçede yapılabilen sözcük cambazlığı İngilizce ve Almancada, aynı oranda serbestçe yapılamaz bence. Biz bir kelimenin yerini değiştirerek tüm cümlenin anlamı ile oynayabiliriz.
Son olarak; tüm Avrupa dilleri ve Arapça aynı dil ailesinden gelirken, bizi hala belirli bir dil ailesine dahil edemiyor dil bilimciler. Hala tartışıyorlar, eh bu da öyle sıradan, kenara atılamayacak derecede ilginç bir dile sahip olduğumuzu gösterir. Gerçi bu durum yabancı dil öğrenmekte diğer milletlere göre daha fazla zorlanmamıza yol açıyor ama gül ve diken hikayesi işte. Çok selamlar ve saygılar bay Kaplan.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Çok teşekkür ederim. Ne yazık ki yıllarca aynı söylemi bize yutturdular. Yok kelime sayımız azmış, yok dilimiz kısırmış vs vs. Sadece Türk değil yabancı Türkologlar da Türkçenin teknik ben güzel bir sil olduğu konusunda hemfikirler. Birazcık araştırırsanız yığınla makale bulacaksınız internet ortamında. Çok selamlar, sevgiler.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Ben düzeltme yapmıştım, o arada siz de hatanızı farkedip düzeltme yorumu yazmışsınız bay Kaplan. Kalp organ olarak ağrır evet, hem de ne ağrıma. En barizi kalp krizi geçiren hastalarda izlediğimiz ağrıdır örneğin. Daha pek çok kalp hastalığında kalpte ağrı olur. Selamlar.

deeptone dedi ki...

yaa markete gidince biraz konuşuyosundur yaa almancaaaa :) mia san mia hihi :) türkçe ile ilgili dediklerini bi incelemek lazım pikuuuu :) heimweg evet güzelmiiiş :) bi dee alman sucuk salam sosisleri güzel oluyo de miiii :)

sessizgemi dedi ki...

Türkçe hakkında söylediklerinize sonuna kadar katılıyorum bir türlü doğru cümleleri bulup bu kadar iyi ifade edemezdim oldukça bilimsel bir dille açıklamışsınız çok sevdim cevaplarınızı :) ve ben dilimizde özellikle cümlelerde istediğimiz kadar oynayabilmeyi ve eklerle istediğimiz kadar kelimeleri çeşitlendirebilmeyi seviyorum :) tamam yabancı bazı sözcükleri tek kelimeyle ifade edemiyor olabiliriz fakat birkaç kelime veya bir cümle yine de ona karşılık bulabilir, bunun tam tersi türkçe kelimelerin yabancı dillerde anlamlarının tek kelimeyle ifade edilemediği de olur, bunlar gayet normal şeyler. komşu diller de birbirinden etkilenir bu da normal. hiçbir dil gökten zembille inmedi daha dün neandertal vs başka akrabalarımız sadece acayip seslerle iletişim kuruyordu :D

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Ben Almanca konuşamıyorum demedim ki çocuğum, akıcı konuşamıyorum dedim eheheheh. Hala düşünüyorum konuşurken, mekanik bir şekilde konuşuyorum. Alman şarküteri ürünleri pek bir şeye benzemiyor, domuz eti yemediğim için sosislerinin tadı neye benziyor bilmiyorum ama çok kötü kokuyor, onu söyleyebilirim. Etrafta bol bol sosis arabası olurdu pandemiden önce, her yer kokardı. Uzun süre beklemiş, yağları hiç temizlenmemiş bir ızgarayı ateşe koyduğunda ya da tavanın yanından akan yağ alevde yandığında bir koku çıkar ya, ona benzer bir kokusu var bunların sosislerinin. En ünlü sucuk Egetürk, o da Türk zaten 😂😂😂. Anlayacağın, bizdeki kadar lezzetli ürünleri yok. Yeme içme konusunda Türkiye ile boy ölçüşebilecek çok az ülke var zaten. Mesela bir filim gecesi yapacağız, abur cubur lazım diyelim, ı-ıh, cıks, abur cuburları tırt. Ay bu konu çok uzun, ayrıca yazayım bir gün. 😘😘😘😘

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Ben Almanca konuşamıyorum demedim ki çocuğum, akıcı konuşamıyorum dedim eheheheh. Hala düşünüyorum konuşurken, mekanik bir şekilde konuşuyorum. Alman şarküteri ürünleri pek bir şeye benzemiyor, domuz eti yemediğim için sosislerinin tadı neye benziyor bilmiyorum ama çok kötü kokuyor, onu söyleyebilirim. Etrafta bol bol sosis arabası olurdu pandemiden önce, her yer kokardı. Uzun süre beklemiş, yağları hiç temizlenmemiş bir ızgarayı ateşe koyduğunda ya da tavanın yanından akan yağ alevde yandığında bir koku çıkar ya, ona benzer bir kokusu var bunların sosislerinin. En ünlü sucuk Egetürk, o da Türk zaten 😂😂😂. Anlayacağın, bizdeki kadar lezzetli ürünleri yok. Yeme içme konusunda Türkiye ile boy ölçüşebilecek çok az ülke var zaten. Mesela bir filim gecesi yapacağız, abur cubur lazım diyelim, ı-ıh, cıks, abur cuburları tırt. Ay bu konu çok uzun, ayrıca yazayım bir gün. 😘😘😘😘

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Siz de çok güzel toparlamışsınız, sağolun. Aklın yolu bir işte 🤗. Selamlar, sevgiler.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Dostlar, burada fırtına nedeniyle internet kesiliyor, fark edene kadar da üst üste emir vermiş oluyorum, o yüzden yorumlar biraz karıştı. Affola 🤗

Mert dedi ki...

refrigerator kelimesi benim de kulağıma çok hoş gelir :)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Değil mi, sanki anlamı buzdolabı değil de , daha havalı bir şey gibi 😂👍

Sadece C. dedi ki...

6. maddeye cevabınız çok tatlı, çok doğru!
Her dilin kendine ait bir güzelliği var, bizde mesela türetme kelimeler olduğu için dil oyunlu ama kelime sayımız malesef çok az. İngilizce grameri çok basit ve noktalama işaretleri ile anlam farkı yaratılabilen bir dil. Almanca kelime sayısı bakımından bir okyanus. Çince sürekli genişleyen ilginç bir dil, yani hepsinin kendine göre güzellikleri var. Bir de ben diller arası geçişleri ilişkileri çok seviyorum, dedektif gibi aaa bak bu kelimenin kökeni buradan demek ki buluşlarını..
Podcast önereceğim size. Almanca podcastler, DW'in mesela langsam gesprochene nachrichten'i. Ha bir de tatort tabii :))))))

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Evet kesinlikle, her dil kendine özel, her dil çok anlamlı ve güzel. O kelime avlama işini ben de çok yapıyorum ve de çok mutlu oluyorum bir şeyler yakalayabildiğimde 😀. Podcast dinliyorum, langsam gesprochene olunca sorunum yok ki zaten 😂😂😂. Benim karşılıklı konuşmaya ihtiyacım var 🤗. Konuşma hızlı akınca başı sonu kaçıyor o yüzden pratik yapmalıyım. Biraz sabretmeliyim yani, pandemi bitince açığı kapatırım. Bize ait bir şeyler pişirdiğimde tüm sokağa dağıtıyorum, haliyle kontakt kurduğum komşularım var, pandemiden önce bol bol smalltalk yapıyorduk. Çok selam 😀

Kendi Dünyasında dedi ki...

Şuan almanca öğrenmekteyim ve zor bir dil olduğunu düşünüyorum özellikle telaffuz konusunda ciddi bir emek harcamalıyım. İlk zamanlarda artikllerde çok zorlanmıştım ama nihayet halledebildim çok kapsamlı olduğu için bazen hala içinde kaybolabiliyorum. Elinize sağlık :) Sevgiler 🌸

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Artikeller çok dert değil de, asıl sıfat tamlamaları ölümcül. Kırk küsür senelik Almanca öğretmeni olan native speaker bir kurs hocamız vardı, o bile arada elindeki notlara bakardı doğrusunu bulmak için. Ne akla hizmet o kadar karışık kuruşuk gelişmiş bu dil, anlamak çok zor vallahi. Telaffuza gelince; neredeyse her eyalet kendine göre konuşuyor. Bizdeki gibi standart geçerli bir telaffuz yok. Biz; İstanbul Türkçesi standart dinimizdir, diyebiliyoruz. Almanlarda bu yok, şimdiye kadar iki eyalette yaşadım, başka eyaletlerde de yakınlarım var, her eyalet bizimki Hoch Deutsch diyor. O yüzden standart bir telaffuzları yok. Hatta birbirlerinin telaffuzlarıyla dalga geçiyorlar, beğenmiyorlar🤗. Çok selamlar.

Bir başka gezgin dedi ki...

Keyifli mim ;)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Hoş geldiniz, teşekkürler.

Bigudili Anne Blogger dedi ki...

Sevda ablacığım,
Bir not eklemek isterim,
Kelime Kökeni
Arapça muşkil مشكل "zor" ve Farsça pasand پسند "affeden, hoş gören" sözcüklerinin bileşiğidir. (NOT: Bu sözcük Farsça pasandīdan پسنديدن "affetmek, hoş görmek" fiilinden türetilmiştir. )

Ben anneannem ve dedem ile birlikte buyudugum için çok fazla eski kelime bilirim. Kim bilir kaç yaşında kulağıma çalındı bu kelime. Tınısını sever, ilk fırsatta kullanırım. Sen o soruya bir kelime belirlememissin diye firsat elime geçince hemen kullandim😉 müşkülpesent... ahhh sesli söyleyince pek guzel

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Keşke tüm dilleri anlayabilsek ve konuşabilsek. Herbiri o kadar güzel ki kendi içinde. İleride bir çiple bu iş hallolacak, o çipi kesinlikle taktırırım ben 😁. Çok selamlar, sevgiler.

bahardantavsiyeler dedi ki...

Merhaba okuması çok keyifliydi. Sizi takibe aldım. Sayfama da beklerim. Sevgiler :)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Merhaba, hoş geldiniz. Blogunuz hayırlı olsun, çok yakında bol bol ziyaretçiniz olur. Güzel paylaşımlarınız var, özellikle sponsoru olmayan yayınlar daha bir güvenilir oluyor. Maşallah diyelim, tekrar aramıza hoş geldiniz.

Goodvibes dedi ki...

Almancayı en son lisede gördüm bana ingilizce'den daha keyifli geliyordu ama zamanla unuttum her şeyi dediğiniz gibi dil konuşarak öğrenilebilen bir şey. Türkçe için söylediklerinize de katılıyorum harika bir mim olmuş elinize sağlık.

Manxcat / KuyruksuzKedi dedi ki...

O kadar çok şey yazmak istedim ki yazınızı okuyunca :) Hatta karşılıklı oturup sohbet edebilsek bu konuda ne kadar güzel olurdu diye geçirdim içimden :)

Ben lisede Almanca öğrenmeye başladım. O zamanlar konuşabiliyor ve RTL izleyip anlayabiliyordum ama geçenlerde Almanca bir film fragmanı izledim ve tek kelime anlamadığımı fark ettim üzülerek. Maalesef aktif olarak kullanmayınca kaybolup gidiyor bilgiler. Kesinlikle dediğiniz gibi dili kullanmak gerekiyor. Üniversite İspanyolca öğrenmiştim. Ara ara bakıyorum, çalışıyorum. Almanca'dan iyi durumda, en azında duyduklarımı anlıyor ve temel düzeyde istediklerimi yazabiliyorum. Keşke İngilizce gibi hakim olabilsem Almanca ve İspanyolca'ya.

6. Soruya verdiğiniz cevaba bayıldım. Gerçekten de Türkçe'de aynı cümleyi birçok farklı şekilde söyleyebiliyoruz. Vurgulamak istediğimiz kelimeyi fiilden önce söyleyerek bu amacımıza da kolayca ulaşabiliyoruz. Diğer dillerde cümle ögeleri bu şekilde yer değiştirmiyor pek.

Sanırım hep Amerikan yapımı film/dizi/show izlediğim ve üniversitede Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okuduğum için İngiliz aksanı bana farklı ve komik geliyor. İngilizce, adı üstene İngiliz dili ama bana onlar aşırı kibarlıktan kırılacakmış gibi geliyor bazen. Amerikan aksanı daha düz, daha net. Bilemiyorum belki de bana öyle geliyor sadece :D

Son zamanlarda Danca çok ilginç geliyor bana. Birazcık üstüne düşsem kapılıp öğrenmek isteyecekmişim gibi hissediyorum :))

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Çok teşekkür ederim, hoş geldiniz. Dil yaşayan bir organizma gibi, beslenmesi gerekiyor 🤗. Selamlar.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Ah keşke öyle bir şey yapabilseydik. Konu çok çok ilginç. Ben daha önce ikinci bir yabancı dille tanışmadığını için bu kadar farkında değildim dil konusunun. Almanca öğrenmeye başladığımda derdine düştüm; Türkçe ifadelerin, başka dillere olduğu gibi güzel aktarılmasının ne kadar zor ve ne kadar imkansıza yakın olduğunun...
Öte yandan, Almanca öğrenirken İngilizce düşündüğümü fark ettim. Normali Türkçe düşünmezdi oysa. Ancak şunu fark ettim ki, Türkçe kalıp olarak Hint-Avrupa Dil Ailesi’ne uymadığından, beynim otomatik olarak İngilizce düşünüp Almanca’ya uyguluyordu. Bu arada, buraya gelmeden önce, İngilizce’yi sadece ihtiyaç olduğunda kullanan herkes gibi, benim de gramerim süper ama gerisi tın tındı. Yani hiper, süper bir İngilizcem falan yoktu. Toto sıkıya gelince İngilizce şaha kalktı 😂. Ardından Almanca öğrenme süreci başladı ve ben Almanca öğrenirken İngilizcem gelişti 😁. Ah araya kurs başlıkları ve pandemi girmeseydi, Almancayı çoktan halletmiş olacaktım 😞. Burada kurs bulmak da bir dert, onu bir ara konuşuruz.
Haklısın, Türkiye’de verilen eğitim Amerikan İngilizcesi. Yalnız bizim kuşağa verilen İngilizce eğitimin aksanı çakma Amerikan, kuralları ortaya karışık, biraz Amerikan, biraz İngiliz İngilizcesi şeklindeydi. Bunu da yıllar sonra fark ettim, hani YouTube videoları oluyor, iki hatta Avustralya’yı da ekliyorlar bazen, üç İngilizce arasındaki kullanım ve kural farklarını karşılaştırdılar videolar oluyor ya, hah işte orada görüyorum. Bildiklerimin bazısı Amerikan, bazısı İngiliz İngilizcesi. Hatta öyle bileğilerim var ki, günümüz İngilizcesinde kullanımı yok 😂😂😂. Her durumda, İngiliz aksanı favorim, çoook melodik eheheheh. Amerikan aksanının da bazıları hoş, yalnız Texas bir felaket. Komşum vardı da oradan biliyorum, arada kocasına dönüp İngilizceden İngilizceye çeviri alıyordum 😂😂😂.
Kuzey Avrupa dilleri bir harika ama gerçekten çok zorlar. Fakat ben de oralarda yaşamak ve dillerini konuşmak isterdim. Belki de önceki bir yaşamımda oralardan bir yerlerdendim, kendimi oralara aitmiş gibi hissediyorum çünkü 🤗.
Son bir anımı yazıp bitireyim. Almanca kursundaki hocamız Rus bir bayandı. Maalesef burada çeşit çeşit milletten öğretmeniniz oluyor. Saçma ama öyle. Neyse, birgün konu dillerden açıldı. Bu başladı ahkam kesmeye, işte Avrupa dilleri vardır, uzak doğu dilleri vardır bir de Türkçenin de dahil olduğu Arap dilleri vardır vs. Bir dakika dedim. Türkçe bir Arap dili değildir. Öyle bir dil ailesi yoktur zaten. Ne o, dedi, dünyada tek misiniz yani. Hayır dedim. Biz Ural Altay Dil Ailesinin Altay koluna aitiz. Tüm Avrupa dilleri, Arapça ve Hintçe ise Hint Avrupa Dil Ailesine ait. Yani aslında sizin diliniz Arapça ile ortak, bizim bir alakamız yok. Biz çok sınırlı sayıda dille akrabayız hatta o bile tartışmalı, bizi nereye koyacaklarını da pek bilemiyorlar, belki de haklısınız, dünyada tek olabiliriz falan dedim de dedim. Kadın İngilizce bilmiyor, benim de Almancam daha A2 seviyesinde bile değil o zamanlar 😂😂😂. Neyse, dil haritalarını falan gösterdim, kadın bir güzel morardı. Aklınca kendisi Avrupa ülkesi, benim ülkemi aşağılamaya çalışıyor. Zaten ırkçı bir tipti. Böyle bir kaç kez ayar verdim kendisine.
Of, çok yazdım gene. Çok selam, çok sevgi 😍

Manxcat / KuyruksuzKedi dedi ki...

Verdiğiniz ayara ba-yıl-dım :))) oh çok güzel yapmışsınız! Bilmeden ahkam kesmeseymiş keşke. Ben de Almanca öğrenirken hep İngilizce ile kıyaslayarak/çevirerek öğrenmiştim. Beyin ister istemez bildiği bir şeyle bağlantı kuruyor sanırım :) Bu yüzden öğrenilen dil sayısı arttıkça kolaylaşıyor bence işler. Fırsatım olsa tüm hayatımı yeni diller öğrenerek geçirmek isterdim ben :) Hayali bile mutluluk veriyor!

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

😁👍

Savaş dedi ki...

Ben de bunu ilk fırsatta yapmalıyım çok karışık bir dil geçmişim var. Selamlar.

oytunla hayat dedi ki...

Ben bu yazıya yorum yaptım diye hatırlıyorum ama ya yanlış hatırlıyorum ya da yorumum uçmuş :)))
Neyse hiç önemli değil...
Türkçeyi seviyorum demiştim sanırım, bir de devrik cümle hastasıyım ben :)) Ben çok kullanmam ama yerinde kullanan olduğunda bayılırım hemen gözüm ona kayar :))
Öpüyore seni doktorcum ♥

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Hoş geldiniz, evet yapın siz de, mim kısa ama üstüne konuşulacak çok şey çıkıyor. Selamlar.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Yok Şebom, bu gelen ilk yorumun. Ama benim de başıma çok geliyor bu aralar. Yorumum gitti gözüküyor, daha sonra cevabı okumaya gidiyorum ki, yorumum yok. Blog sahibi arkadaş hiç gelmedi diyor falan.
Ben de çok kullanırım devrik cümle. Aha kullandım bile 😁. Bir de fark ettim, bay Kaplan da çok kullanıyor. Hani Kaplan Diary var ya. Ben de öpüyore, sarılıyore 😁😘😘😘

EsTen dedi ki...

Güzel bir paylaşım olmuş sevdim :) Türkçe'nin gelecekte bozulmasının zor olacağını bilmek güzel ama keşke asimile olmasa dedim içimden.

Bigudili Anne Blogger dedi ki...

Senelerdir blogger'dayim, böyle güzel bir yorum görmemiştim sevda ablacığım. Bunu bir yayın bile yapabilirsin... cok sevgilerimle

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Çok teşekkür ederim Bigudili, çok sevindim. Ben de çoktandır böyle güzel övgü almamıştım 😘😘😘

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Hoş geldiniz. Bozulmuyor aslında ama etkileşime giriyor. Globalleşen dünyada bunun olmaması olası değil zaten. Edebiyatımıza sahip çıktığımız sürece dilimizi koruyabiliriz bence. Çok selamlar.

oytunla hayat dedi ki...

Fark ettim hahahaaa :))

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

😁😂

bücürükveben dedi ki...

Sevdacığım, Almanca konusunda kolay gelsin, sen azimli insansın kısa süre sonra su gibi konuşacağına eminim.
Bu arada dilimizi bozanlara gıcığım, sen bilmezsin eskiden böyle bloglarda "Post" diyenlere şakayla karışık takılırdım. "Post mu? Ne postu kız? Ayı postu mu? Tilki postu mu? Yazı de, paylaşım de, blog yazım de, gönderi de ama post deme:) derdim.:)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

😂 ne yaparsak yapalım, bir yerlerde bir şeyler çıkıyor ağzımızdan işte Müjdem. Allah’tan sömürge olmamışız hiç. Kursta Hint bir arkadaş vardı. Biliyorsun onlar yarı Hintçe, yarı İngilizce karman çorman konuşuyorlar. Yüzlerce değişik Hintçe konuşulurmuş Hindistan’da. Resmi dillerini sordum, İngilizce dedi. Şaştım kaldım, neticede bağımsızlığını ilan etmiş bir ülke. Neden İngilizce diye sordum. Son derece doğalmış gibi, konuşulacak ortak bir dil lazım demez mi? Yahu neden Hintçe değil diye sormadım, bıraktım. Yani haklısın, bu yayına ‘post’ diyeni ben affetsem, atalarımız affetmez 😘😘😘😘

Arif Kerim Çalışkan dedi ki...

Tüm yazıyı okuyup üzerine yorumlara göz gezdirdikten sonra artık getirilebilecek bir yorum bulamadım. Dil bir milleti millet yapan ana unsur. Bir bireyi hangi milletten olduğunu dilden başka hiçbir şeyle ayırt edemezsiniz. Çok güzel bir derleme olmuş keyifle okudum. Emeğinize, kaleminize sağlık.

Ra55 dedi ki...

Merhabalar.
Sayfanızı ziyaret ettim ve en son paylaştığınız yazı biraz da ilgi alanıma girdiği için tekrar şöyle bir göz attım ve dilimizle ilgili bağımsızlığımızın ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu hiç unutmamalıyız. Son Cevab-i yorumunuzda bu konuda bahsetmişsiniz zaten. Biz de sömürge bir ülke olsaydık, bizim dilimizi de Hintçe gibi bozmak suretiyle ortaya, İngilizce-Türkçe gibi karma bir dil ortaya çıkabilirdi. Ne kadar zor olurdu. Bu vesileyle bize bu günlerimizi sağlayan, Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle ve minnetle anıyorum.
Selam ve saygılarımla.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Bize özgürlüğümüzü kazandıran, ebedi liderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarına, Allah gani gani rahmet eylesin, üzerimizdeki haklarını ödeyebilmemizi kısmet etsin. Kadir kıymet bilmeyen, ölmüşlerimizin arkasından dedikodu ve gıybet edenleri de, kendilerini peygambere eşit koşanları da, adaletsiz davrananları da, haksızlık karşısında susanları da Allah ıslah etsin, şeytanlarından buldursun. Saygılar bizden efendim.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Hoş geldiniz Arif. Güzel sözlerinize teşekkür ederim. Dilimiz konusunda biraz hassasiyet göstermiş olabilirim doğrusu. Yıllarca okullarımızda bize alttan alttan aşağılık kompleksi yüklenildiğini fark etmemle birlikte biraz agresif savunucu oldum. Ülkemin gün geçtikçe cahilleştirilmesi ve halkın da buna canı gönülden istekli olması aşırı derecede canımı sıkıyor. Benim çocukluğumdaki Türkiye ‘de pek çok şeyimiz yoktu ama insanlar çok daha kültürlü ve zarifti. Şimdi ekranlarda; kim kiminle ne yapmış, kim kimi öldürmüş, kim üç kağıtla zengin olmuş vs yayınlanıyor, kadınlar- adamlar pazarlanıyor, abuk subuk konulu diziler izlettiriliyor. Biz çocukken ekranlar okul gibiydi. Saygı, zerafet, genel kültür, örf ve adetlerimizi izlerdik gerek dizilerde, gerek kamu spotlarında, gerekse belgesellerde. Hatta okuma yazma kursu vardı ekranda, oturup ailecek izlerdik. Rahmetli Adile Naşit, nurlarda yatsın, her gece bize ders veren bir masal okur ve bizi uykuya yollardı. Keşke o yılları görebilseydiniz. Ben hep kendi çocuklarıma o yılları anlatıyorum. Velhasılı kelam, sizin de ziyaretinize sağlık, selamlar.

SzgnBsl dedi ki...

Diller konusuna farklı ama çok hoş bir yaklaşım olmuş. Bende de oldum olası İspanyolcaya karşı bir ilgi olmuştur. Bu dili öğrendiğimde aynı zamanda Portekizce ve kısmen de İtalyancayı çok daha rahat öğreneceğimi düşündüm hep. Birde İngilizce bilmenin Almanca öğrenmekte büyük kolaylık olacağını düşünürdüm ama sanırım pek öyle olmuyor. Bir tek Fransızca sanki her dilden uzak kendine has bir dil gibi görünüyor. Tabi Dünya'da en çok konuşulan diller arasında. Ellerinize sağlık:-)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Merhaba, hoş geldiniz. Almanca’nın İngilizce ile pek bir benzerliği yok, sadece cümle kuruluşları benzeşiyor. Ancak çok şaşıracağınız bir bilgi; Fransızca ve İspanyolca aynı Rumen Dil Ailesinden geldikleri için birbirine en çok benzeyen diller arasında. Yani İspanyolca öğrenirseniz, Fransızca ve Portekizceyi kolayca öğrenirsiniz, İtalyancada ise telaffuz ve yazmada biraz sıkıntı çekersiniz. Vallahi ben demiyorum, Google diyor. Selamlar.

SzgnBsl dedi ki...

Fransızcaya şaşırdım gerçekten:-)) Teşekkürler bilgiler için, keyifli pazaralar:-)