22 Ocak 2016 Cuma

KARDEŞİN DOLABINA KÜÇÜK BİR KOLEKSİYON ÇALIŞMAMIN SON PARÇASI DA BİTTİ

              Kardeşime dikmeyi planladığım son parça bir Channel ceketti,dün başladım ve bugün bitirdim.Demek ki insan azmetse aynı gün bile bitirebilir planladığı parçayı.Çünkü dün kaşe kumaşı ceket haline getirdim,bugün de astarı hallettim.Tabii bütün gün benim gibi evdeyseniz olabilecek bir şey bu.Neyse gelelim cekete,


Bu dergiden,

                                                                         


bu modeli kaşe kumaşa uyarladım.Ceketi nasıl diktiğim malum onu anlatmayacağım,asıl astarlama işinden bahsedeceğim.Öncelikle modeli hem kaşe kumaştan hem de astarlık kumaştan dikiyoruz.Ancak astarlık kumaşı biçerken;ön klapa ya da pervaz kalıbını ve arka yaka pervaz kalıbını ana kalıpların üzerine koyup bu bölümleri ana kalıplardan çıkarıyoruz.Astarı bu yeni kalıplara göre kesiyoruz,böylece pervaz eklentileri olmayan bir ceketimiz oluyor.Çünkü astarımızı,kaşe kumaşa diktiğimiz pervazlarla birleştireceğiz.Astarımızı ve ceketimizi tamamen diktikten sonra her iki kumaşın da yüzü yüze gelecek şekilde sırt sırta birleştirip,arka yaka ve ön kenarları dikiş paylarından iğneliyoruz.Şöyle ki,


                                                                         


sanırım anlaşılıyor ne dediğim.Sonra bu kısmı makineye çekiyoruz.Döndürdüğümüzde şöyle oluyor,


bakın kollar içeride kaldı,

                                                                        


şimdi kolları da uç uca ekleyeceğiz.Yanlız bunu yaparken kolların dönük durmadığından emin olun.Her iki kolun da kol altından dönmemiş olması yeterli.Kol kumaşlarının yüzü yüze gelecek şekilde ve dikiş payları dışarıda kalacak şekilde iğneliyoruz,


                                                                        

sonra da makineye çekiyoruz.Diktikten sonra da elimizi kaşe kumaşın kolundan sokup kolu çeviriyoruz.


 Artık sadece etek ucu kaldı.Ceketi tekrar ters yüz edip bu kez de etek uçlarını dikiş payından dikiyoruz ,yalnız her iki ucu da sonuna kadar dikmiyoruz  çünkü az bir kısmı elimizde bastıracağız aynı zamanda da ceketin düzünü çevirmek için bu açıklıklardan birini kullanacağız.Şimdi elimizi açık bıraktığımız kenardan içeri sokup kolları yakalayıp dışarı çekiyoruz ve tataaamm,astarlamamız bitti bile.Kalan açıklığı ve sarkan kenarı da el dikişiyle toparlıyoruz.Bunu yapmak çok basit ama fotoğraflayınca anlaşılmadı.Basitçe hazır bir ceketinizin alt kenarına bakıverin,ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.


                                                                           

Henüz son ütüsü yapılmadı o yüzden astarla kumaşın ek yerleri çok düzgün durmuyor ama ütülendiğinde hazır gibi olacak.


                                                                         

Gelelim İPUÇLARIna
--Öncelikle,kaşe kumaşın kıvırma payları kol ve etek ucunda 4 er cm iken,astarlık kumaşta 1,5-2 cm yeterli,çünkü astarın ana kumaştan kısa olması lazım.
--Astarı ve ana kumaşı diktikten sonra güzelce ütülememiz lazım,özellikle ana kumaşın kıvırma payları güzelce bastırılmalı.
--İki parçayı birleştirmeye başlamanın en kolay yolu,hem astarın hem de ana kumaşın arka kısmının orta yerini bulup işaretlemek ve birleştirmeye buradan başlamak.Arka yakanın ortasından sağa ve sola doğru iğneleyerek inerseniz astarın o tarafa bu tarafa kaymasını önlemiş olursunuz.
--Astarın etek ucundan sarkma yapmasını önlemek için ,kıvırma payını ya yapışkan tela ile ya da textil yapıştırıcısı ile yapıştırın.Hazır ceketlerimi kontrol ettim,hepsinde bu numarayı yapmışlar,süper bir hile bence.Hem astar sarkmıyor,hem de sarkma nedeniyle yakada oluşacak yırtılmaları önlüyor.
-- Eğer bir ev hayvanınız varsa bırakın çalışmanızı kontrol etsin,çünkü hatalarınızı hemen yakalar :))


                                                                          


                                                                         

babababa,bakışlara bak,anne yeter bırak şu işi beni kucağına al bakışı bu.Ceketi yetiştirmek için başından kalkmayınca onunla ilgilenemedim tabii.
            Umarım bu astarlama anlatımı iş görür.Yapması okuyup anlamasından çok çok kolay inanın.Evet efendim,kardeşin dolabına şimdilik son verip .pazenlerimde finale doğru yürümek istiyorum artık.Buyrunuz kombinlerimize bir bakalım,



 

Eh bir hafta için iyi bir çalışma oldu sanırım.Hadi kalın sağlıcakla.





























ANILAAARRR,ANILAAARRR-BAYAN DOKTORDAN,ÇOK KULLANILMIŞ,İÇİNDE BOLCA SİGARA İÇİLMİŞ,HİÇ GARAJ GÖRMEMİŞ

                   Beni baştan beri takip edenler biliyorlar,yeni dostlar da şimdi öğrenecek,yıllardır hayalimdir kitap yazmak.Emeklilik hayali falan değil ha,basbayağı çocuk hayalimdir.Çok istesem yazardım,demek ki o kadar istememişim de sadece tatlı bir hayal olarak heybemde saklamışım.Bir sürü başlanmış şekillenmiş roman,otobiyografi falan var kafamda ama son bir yıldır uykuya yattılar.Biliyorum neden,çünkü yıllarca el işi merakımı o kadar bastırdım ki,emekli olup vakit bulunca ,bendini yıkmış sel misali coştu bu merakım.Haliyle kitaplarım ve yazma özlemi biraz rafa kalktı.Okuyorum aslında hala ama ben buna okuma diyemiyorum kendim için,en geç iki günde bir kitap bitirdiğimde okuyorum diyebilirim ben.Yok vallahi abartmıyorum,benim okuma şeklim görmemişin oğlu olmuş şeklinde gerçekleşiyor.Alkolizm ya da madde bağımlılığı gibi bende kitap okuma dürtüsü.Şimdilerde bir hafta hatta on gün sürebiliyor bir kitabı bitirmem.Okuyamama dönemine girdim işte.Neyse,ben şimdi böyle ara ara yazıyorum ya,geçen Funda (Funda'nın Penceresinden ),"kitap yazsana sen,ben alır okurum valla bayıla bayıla,hele de anılarını yazsana" diye yorum yazınca,dedim ki neden olmasın,anılarımı paylaşabilirim en azından.
                    Benim ilk görev yerim Düzce Devlet Hastanesi Acil Servisi'ydi.Sonradan depremde çöktü orası.Bizler okulda eğitim alırken,sanki tüm hastanelerimiz mükemmelmiş gibi bir hissiyata kapılırız,gittiğimiz yerler öyle olacak sanırız.Ona göre ,optimal şartlara göre hazırlanırız,işte tıbbi aletler,sterilizasyon,ilaçlar falan elimizin altında olacak sanırız.Ancak evdeki hesap çarşıya asla uymaz gerçek hayatta.Neyse efendim,kurrada Düzce çıkınca bana, Bursa'ya yakın diye pek sevindik ailecek.Gittim gördüm hastaneyi,fakültenin koridorlarında düz koşular yapmış bendeniz,eneeemmm la hastane bu mu,düşüncelerine boğulmuş halde başım öne eğik, tuttuğum eve attım kendimi.Oysa ki ilk izlenim bir şey değildi daha...Yaşayacaklarım alaca karanlık kuşağı  tadında olacaktı.Düzce'yi bilmeyenler için yazıyorum,çok karışık bir demogojik yapısı vardır.Her milletten insan yaşar orada,bu milletlerin adetleri,doğruları,kuralları çoğu zaman birbirine karşı gelir.Küçük Texas diye anılır Düzce.
                     Neyse ,ilk nöbetim geldi çattı,gittim hastaneye,nöbetimi devraldım.Bir doktor,bir hemşire ve bir de pansumancı olarak nöbet tutuyoruz koca hastanede.Acil benim sorumluluğumda olduğu gibi yoğun bakım da benden soruluyor.İşin kötüsü,acille yoğun bakım farklı binalarda ve bazen ikisinde birden bulunmam gerekiyor.Ben henüz ilk nöbetini tutan bir doktorum,hemşirem de yeni mezun 18 yaşında bir çocuk.Ben de 23 yaşındayım.En yaşlı ve tecrübelimiz pansumancımız.Yirmi dört saat hizmet verecek kadro bu.Hafta içi olsa iyi de hafta sonu üçümüzden başkası yok acilde.Allah'tan ben çok acar bir öğrenciydim,her deliğe girer çıkar,herkesten bir şey kapmaya çalışır,gönüllü acil nöbetleri tutardım ki bir şeyler öğrenebileyim.Tıp fakülteleri ilginçtir,öyle öğrenciler vardır ki,iğne yapmayı öğrenmeden doktor çıkabilirler,o tipler hep yumuşak huylu hocalara denk gelirler mesela,uygulamalı ders sınavlarında bir şekilde araya kaynarlar..Bizde kimse elinizden tutup size dikiş atmayı,iğne yapmayı,tansiyon ölçmeyi öğretmez.Teoriyi anlatırlar,pratiği kendi çabanızla öğrenirsiniz.İşte ben de ,mezun olmadan öğrenebileceğim en çok uygulamayı öğrenmeye çalışmıştım okul yıllarımda.Ama bazı şeyleri öğrenme imkanınız da olmaz okuldayken.Çünkü teknoloji sürekli değişir.Angiocath denilen,sizlerin damarda kalıcı serum iğnesi diye bildiğiniz o mavi ya da pembe başlıklı damar iğneleri ben mezun olurken çıkmıştı örneğin.Biz o zamanlar sarı uçlu iğnelerle damar yolu açardık.Angiocathler yeni gelmişti Türkiye'ye ve çok pahalıydı,biz öğrencilerin takma şansı olmuyordu.İşte bu aleti ilk kez acil doktoruyken taktım ben,neyse ki nasıl yapacağımız anlatılmıştı.
                      Gelelim ilk nöbete,acil muayene odasına bitişik nöbet odasında hemşiremle karşılıklı oturup ileri geri sallanarak gelecek hastaları beklemeye başladık.Aciller ilginçtir,hastalar topluca gelirler,bir aralık olur tekrar akın başlar.Az sonra hastalar birer ikişer gelmeye başladılar.Hasta dediysem öyle bildiğiniz başı dişi ağrıyan hastalar değil bunlar;kalp krizi,beyin kanaması,kurşunlanma,intihar,ağır trafik kazası....Düzce E-5 karayolu üzerinde bulunduğundan dolayı çok kaza gelirdi,hem de ne kazalar.Genç kızlar ve kadınlar arasında da intihar modası vardı ama öylesine uyduruktan intiharlar değil.Karışık bir millet oldukları için de ha bire birbirlerini vurur ya da bıçaklarlardı.Haliyle acile hep ağır vakalar gelir,arada eften püften vaka geldiğinde boncuk bulmuş gibi olurduk.Eğer ortalık karışıksa,eften püften hastalar da ayak altından çekilir sessizce kaybolurlardı.Yalnız arada bir elinde bir enjektör tutan birisi,biz telaş içinde odalar arası koştururken ,enjektörü burnumuza burnumuza sokup,benim iğnem,benim iğnem yapar ancak kimse kendisini iplemezdi.Çünkü o sırada en az beş ağır durumda hastaya ne yapılacağına karar vermeye çalışan tek doktor varken tüm hastalar ölümle cebelleşirken, enjektörlü hasta saksıdaki çiçek misali kendi kendini idare edebilecek durumda görülürdü.Bak yine dağıttım konuyu,efendim hastalar akın etmeye başladılar.İlk hasta sedyeyle içeriye alındığında,kalbim yer değiştirip boğazımda atmaya başlamıştı bile.Oysa ki bayağı bir acil tecrübem de vardı ama bu kez karar verici makam bendim,asistanlarım,uzmanlarım çook uzaklardaydı.Neyse hastayı muayene edip orderını ( tedavi düzenini ) verdim hemşireme,beyin kanamasıydı hiç unutmam,sıradaki hastayı bir telaş soktular içeri kalp krizi,Allahım ne oluyoruz diyemeden peşinden  çoklu trafik kazası,bu böyle sabaha kadar sürdü.Hasta yoğunluğundan ne ben ,ne hemşirem,tecrübesizliğimizi aklımıza bile getiremedik.Bu arada dikiş gereken hastalar için pansuman odasına geçtiğimde bir de ne göreyim,pansumancımız çıplak elle girişmiş hastayı dikiyor.Ne yapıyorsunuz bana eldiven verin de dikeyim hastayı diyecek oldum,'doktor hanım eldiveni kim kaybetmiş de biz bulalım,hem siz dikiş atarsanız gelen hastalara kim bakacak,siz bana reçeteyi verin,hastayı ben dikerim ' deyiverdi.Baktım haklı,muayene odasının önü dolmuş bile,sabaha kadar ben muayene ettim,hemşirem ilaçları yaptı,pansumancım hastaları dikti,alçıladı.Meğer her şey okulda kalmış,eldiven yok çıplak elle dikiş atılıyor,doktor eksik müdahaleleri pansumancı yapıyor,18. yüzyıl Avrupası'nda hekimlik yapıyorum sanki.Sonradan alıştım tüm şartlara,gün aşırı tek doktor olarak nöbet tutmaya.Ben hastayı canlandırmaya çalışırken,diğer odada pansumancım tarafından bir araya getirilmiş hastayı sonradan muayene etmeye...Daha sonraları doktor sayısı artınca iki kişi nöbetlere geçtik de tıp etiğine uygun hale geldik biraz.Ama yaptıklarımız yanlış da değildi,zaman ve mekana,imkanlara göre yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışmıştık o zaman için.Hatta tarafıma ,bir hastanın yazdığı teşekkür mektubunu hala saklarım.O da başka bir sefere anlatılacaklar arasında.Bugünlük bu kadar,kalın sağlıcakla.

20 Ocak 2016 Çarşamba

AZICIK PAZENLİ KIZKARDEŞ ELBİSESİ-BU DA MANSİYON ALIR HERHALDE

             Kardeşime diktiğim ikinci elbise de bitti.Bu seferkine olmazsa olmazım pazenlerimle hafiften dokundum.Bir önceki diktiğim divitin elbisemden artan kumaştan çıkardığım minik gülleri elbisenin üzerine monte ettim.
             Model gene 1968 Burda Moden dergisinden.Bu kez yakayı yükselttim,nar çiçeği renginde kaşe kumaş kullandım.Geçen seferki elbiseyi tulumlama şeklinde astarlamıştım ancak ha bire kafam karışmış ve dik sök yapmıştım.Astar işi çok nankör bilirsiniz,azıcık ara verince,len ben bunu nasıl çevirdiydim öteki sefer la,oluyor insan.Bu yüzden bu elbiseyi omuzlardan çevirdim,aman pek rahat ettim.Bir de elbise bir anda bitti gibi oldu sanki.


Öncelikle her astarı ait olduğu kumaşa yaka ve kol oyuklarından diktim.Dikerken tam kalıbın başlama çizgilerinden dikmeye dikkat ettim yani dikiş paylarına taşmadan sadece kalıp çizgilerinden diktim.Böylelikle çevirirken zorluk çıkmadı.


Omuzları dikmedim,burası önemli.


  Astar parçalarını ve ana kumaşı da birleştirmedim.Ama önceden tüm kenarları overlokladım.Aslında astarı ve kumaşı tam olarak ,omuzlar hariç,diktikten sonra da birbirlerine ekleyebilirdim ama böyle tek tek parçalarla çalışmak kolayıma geldi.


Çevirme yapmadan önce yaka ve kol oyuntularına çentikler attım ki döndürme sonrasında potluk veya çekme olmasın,


Her parçayı bu şekilde hazırladıktan sonra,ana kumaşı ana kumaşla,astarı astarla birleştirip omuzlara geldim.


Elbiseyi astar dış tarafta duracak şekilde çevirip ana kumaşın omuz dikişlerini makineye çektim.Astar dikişlerini de elimle bastırdım ve kaba işim bitmiş oldu.

 

Burada gördüğünüz şekilde.Sonra yaka ve kol ağızlarına 2 milimden dikiş geçerek elbiseyi tamamladım.Göğüs altına şerit çekip divitin gülleri monte ettim.Divitin parçaların kenarlarını yorganlama dikişiyle temizledim.Kumaş yapıştırıcısıyla da elbiseye monte ettim.



Şimdi sıra geldi elbiseyi gösteren en önemli aytıntıya,ütü efendim ütü.Ütülendi asıldı huzurlarınızda,



İnşallah iyi günlerde giyer.Hadi kalın sağlıcakla.











19 Ocak 2016 Salı

KİMLERE NE İSİMLER TAKMIŞIM

            Ben de bir huy vardır,insanlara bana hissettirdikleri duygulara uygun sıfatlarla seslenmeyi severim.Zaman içinde tanıdıkça kendiliğinden aklıma geliverir sıfatlar.bakalım kimlere ne isimler takmışım,alfabetik sırayla gideceğim,inşallah kimseyi unutmam;

            AYSELCE ÖRGÜLER  ,http://ayselmelike.blogspot.com.tr/2016/01/burda-2016-mart-dergisi-onizleme.html  Kendisi bu adreste yazıyor.Ona taktığım isim NARİN.Çünkü çok narin görünümlü,narin ruhlu bir insan.Bir o kadar da kuvvetli bir ruhu barındırıyor.

            Bİ POŞET KİTAP  http://biposetkitap.blogspot.com.tr/2016/01/cekilis-hediyem-geldii o da burada yazıyor.Taktığım isim KUZUCUK,küçücük başıyla hem hukuk okuyor hem de blogunda kitap yorumluyor.Kuzu gibi bir şey işte.

            BİR http://metebilge.blogspot.com.tr/2016/01/yapmiim-dedim-ama-dayanamayacagm.html  adresinde yazıyor.Ona taktığım isim ENERJİ TOPU.O yapıp yazarken ben yoruluyorum,her şeyi planlı programlı,her şeye yetişir.

            BY ANTİGONE http://byantigone.blogspot.com.tr/2015/12/2015-dikis-guncesi-sewing-journal-2015.html onun adını kocişkosu koymuştu zaten,ben de çok beğendim aynısını yeniden taktım,ÇAKIL TAŞI.Bol gezer,bol üretir,hakikaten çakıl taşı gibi;sevimli,minicik ama pek bir güzel.

           BÜCÜRÜK VE BEN http://bucurukveben.blogspot.com.tr/2016/01/alternatif-adem-ile-havva-hikayesi.html burada yazıyor.O na taktığım isim CESUR YÜREK.Kimselerin cesaret edemeyeceği şeyleri cesurca yazıyor sorguluyor.Kendisi narin ama yüreği aslan parçası.

           CARPE DİEM http://duygusalzeka.blogspot.com.tr/2016/01/nostaljik-pazartesi-usutuk-popolar-ya.html o da burada yazıyor.Onun adı ATEŞ KADIN.Ateş parçası gibi,hem sarıp sarmalıyor hem yakıyor,hem neşeli,hem hüzünlü,hem sakin hem alazlı.Bir de ikizim,yani neredeyse ruh eşim.

           DİKİŞ MACERAM http://nelerdiksem.blogspot.com.tr/2015/12/bana-ninja-ninjaaaa-dediler.Bu adreste kendisi.Henüz adını öğrenememişken profil fotosundan ve paylaşımlarından yola çıkarak onun adını GARFİYILD koydum.İyi de yapmışım,aynı Garfiyıld gibi akıllı,komik,pratik zekalı bir mühendis o.Sadece Garfi gibi tembel değil.

           DİKTİM DİKTİM GİYDİM http://diktimdiktimgiydim.blogspot.com.tr/2016/01/dikis-odamm.html o bir edebiyat öğretmeni.Onun adı TOPRAK KADIN.Toprak gibi sade,süslü,sakin,deli,doğal,mucizeli,çok yumuşak ama çok sert.

           DOSTLAR KÜTÜPANESİ http://dostlarkutuphanesi.blogspot.com.tr/2016/01/yeni-yln-ilk-dostlar.html Onun adı ÇÖMEZİM.O bir tıp öğrencisi.Haliyle ismi otomatikman çömezim oluyor.Bizde,bir gün bile sonra mesleğe giriş yaparsanız,sizden öncekinin çömezi olursunuz.İsmi buradan geliyor,tıp okumakla kalmıyor bir sürü güzel kitabı da yorumluyor okuyucuları için.

            FUNDA ÇAĞLAYAN http://fundaninpenceresinden.blogspot.com.tr/2016/01/cicekler-ve-kadinlar-temali-etkinlik.html Kendisine verdiğim isim ATOM KARINCA.Küçücük fıçıcık,içi dolu turşucuk misali kendisi ufak tefek ama enerjisi ve becerileri atom gibi.Her işe el atar,her şeyi merak eder,hepsini yetiştirir,çok meraklanırsa atomu da parçalar yani.

            MELİNED http://melined.blogspot.com.tr/2016/01/yine-ortaya-karisik.html O bu alemin DELİsi.Ama en sevilen,en aranan,en okunan,en en en olanı.İçi dışı bir,kimseye kötülük düşünmeyen,herkesi seven,herkeste olsun isteyen,her şeyini paylaşmayı seven bir güzel insan.Göründüğü gibi olan,olduğu gibi görünen bir Adem kızı.Blog aleminin vazgeçilmezi.Benim ayrı ana babalardan olan kız kardeşim.Canım ciğerim kuzu sarmam.

            NURTEN BEĞENDİ http://nurtenbegendi.blogspot.com.tr/2016/01/nurtenin-dikis-makinasiyla-imtihani.html O bir HANIMEFENDİ.Sakin,çekingen,güçlü,alçak gönüllü.

            OYTUNLA HAYAT http://oytunlahayat.blogspot.com.tr/ O bir DUYGUSAL DELİ.Oğluşuna tatlı hayat yaşatan,delilikte sınır tanırmış gibi yapan,aslında çok duygusal olup bunu deliliğe vuran bir tatlı anne kadın.

            SADE VE DERİN http://sadevederin.blogspot.com.tr/2016/01/devrimin-kizi.html Blog aleminin sevgilisine benim taktığım isim,SADE VE TATLI.Tüm blog alemi tarafından tanınan ama aslında tanınmayan,bilgi ve kültür küpü,duygulu,insan meraklısı,kibar delikanlı.Sevmeyeni yok,seveni çok,her gençkızın rüyası,Kübo'nun ve üç kızçenin babası.

            SEVDİCAN http://sevdicann.blogspot.com.tr/2016/01/3-yas-cocukla-smile-oyunu.html O benim KOMŞUM.Yok o taaa Amerika'da ama gönül komşum.Becerikli akıllı anne.Genç kuşağın örnek alınasılarından.

            Daha sevdiğimiz çok da,henüz isim veremediklerim var.Kimse küsüp gitmesin.Zaman içinde daha çoook isim takarım ben.Hadi kalın sağlıcakla.

         

         

         

18 Ocak 2016 Pazartesi

NOSTALCİK PAZARTESİ-GRİP VE BİZ

                            Tam mevsimi,ortalıkta da abidik gubidik haberler var.% 100 gerçek bilgiler burada hanııımmm,bir alana bir bedavaaaa,
http://dikiskis.blogspot.com.tr/2015/04/gripte-neden-antibiyotik-kullanilmaz.html