Samsun'da da tren yolunun karşısında otururmuşuz,belki de bu nedenlerle trenleri çok severim ben.Dört aylıkken kemik erimesi hastalığına yakalanmışım,annemin aklı alınmış,kafatasım içeri içeri çöküverirmiş.Bacaklarım tam daire kloş misali,içinde boğulayazdığım tünele benzermiş.Annemin çabalarıyla düzelmişim neyse ki.Zor işlerin kadını olacağım daha o zamandan belliymiş,peşinden zatürre oluvermişim,öleyazmışım.Ama ben de Mevlüdem gibi inadına yaşamışım işte.Derken bir kardeşimiz daha olmuş,o da kız.Sonrasında gelsin Ankara günleri.Yokluk diz boyu,kuyruklar,karneler,koş orada sanayağı var,koş buraya çay gelmiş.Süte ekmek doğrayıp yemeler,ekmeğe kavun katık etmeler....Nadiren şokella alındığında annem ekmeğe sürüp bıçağın tersiyle fazlasını sıyırır,diğer ekmeğe sürerdi.Tadından yenmezdi mübarek.....Yemekler vita yağıyla pişerdi,kahvaltıda çaya ekmek doğranır,üzerine bir kaşık sanayağı ve şeker eklenip yenirdi.
Çok meraklı bir çocuktum,her şeyi karıştırır içinde ne var diye bakardım.Saçlı bebek almaya gücümüz yetmezdi,annem pazardan naylon bebek alırdı.Ben daha eve gelir gelmez bebeği parçalara ayırıp tekrar birleştirmeye uğraşırdım,bazen kızlarınkini de parçalar sonra da bir güzel sopa yerdim.
Derken yeni tayin zamanı ve ver elini Bitlis.Bu zamana kadar bir takım ateşli hastalıklarla iyi kötü idare eden ben, rutin hayatımıza bir heyecan getirmek üzere verem hastalığını seçip ciddi bir atraksiyon gerçekleştirdim.Bitlis'te tek bir hastane ve tek bir doktor var o zamanlar.Van,Tatvan yakın iller gezildi netice yok,ben kuru bir dal parçası olarak ha bire öksürüyorum,anacığımın içi parçalanıyor.Akıllı kadındır benim annem,kudretlidir,beni kaptığı gibi Ankara Gata'ya götürdü.Gel zaman git zaman bunu da atlattım.Aralarda bitlenmeler,pirelenmeler falan var ama onlar basit şeyler.
Çok afacandım ben,çelik çomak,futbol,daha nice nice erkek oyunları oynardım ama kız oyunlarından da geri durmazdım.Acayip de inektim.Daha önlüğümü çıkarmadan ödevimi yapar sonra oyuna koşardım.O yıllarda el sanatları merakım da başlamıştı.Seramikten biblolar yapar etrafa hediye ederdim.Annem dikiş dikerken yandan yandan yanaşır,bir parça kumaşı çaktırmadan aşırır,bebeklerime elbise dikerdim.Anacığım da çaktırmadan önüme kumaş iteler,bana topluiğne tutturur,fikrimi sorar beni dikişe ısındırırdı.Babam eline para geçince bize kitaplar alırdı,dünyalar bizim olurdu.Okuduğum kitaplardan etkilenip tiyatro oyunları yazar,mahallenin çocuklarına oynatırdım.En büyük hayallerimden biri öğretmen olmaktı.Boş derslerde öğretmenlerimiz tarafından görevlendirilir,arkadaşlarıma ders anlatıp yazılı yapardım.O yıllarda Bitlis'te öğretmen sıkıntımız vardı ama kar bol boldu.Hayatımın en güzel kışlarını orada geçirdim.
Derken yine tayin zamanı ve son durak Bursa.Hayatımı şekillendiren şehir....Bursa Kız Lisesi,beni ben yapan okulum ve öğretmenlerim.Çok ciddi eğitimin yanında çok ciddi genel kültürü beynime yerleştiren kurum.Eğitim ve sanatla yoğrulup bugünkü beni bana kazandıran yuvam.Okulun bağlama takımında divan sazı çalıp türkü söyleyen ben.Sonrasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi.Tüm Türkiye'de taktir edilen doktorlar yetiştiren okulum.Bugünkü hekim Sevda'yı hekim yapan hocalarım.İşte böyleee....