23 Mayıs 2015 Cumartesi

200. YAYIN

               İkiyüzüncü yayınım oluyormuş bugünkü yayınım.Ne zaman o kadar oldu anlamadım.Madem özel bir rakam (?) ,özel bir yayın olsun bari dedim.Düşündüm düşündüm,en özeli kısa bir otobiyografi olur herhalde ,dedim.Buyrun bakalım,bu gönlü zengin bacınızın hikayesi neymiş.....
               10 haziran 1969 pazartesi günü,saat 09:30 da Siirt'te doğmuşum.Babam mesaide olduğu için komşular tarafından ebeme haber verilmiş,yani evde doğmuşum.Ebem de babamın mesai arkadaşının eşiymiş.Bu arada hikayenin en başına dönmekte yarar var.Behice ile Nevzat Ordu'nun bir köyünde yaşayan iki gençtir.Birbirlerine deli gibi aşıktır.Ancak Behice'yi isteyen çoktur.Nevzat'ın amca oğlu da taliptir Behice'ye.İşler karışınca,muhtar Behice'nin babasına yani dedeme bir kağıt imzalatır,kızını Nevzata da,amca oğluna da vermeyeceksin diye.Gel zaman git zaman olaylar yatışır ve Behice ile Nevzat evlenir.Bu arada,Nevzat okumuş ve astsubay olmuştur.Tayinleri Siirt'e çıkar.Orada bir kızları olur.Aradan iki sene geçer ve bir kızları daha olur.İşte bu ikinci kızceğiz de ben oluyorum.


 Burada iki günlük bebekmişim.Kırk günümü doldurduğumda,babamın yeni görev yerine doğru yola çıkmışız.İstikamet Samsun.Böyle böyle Türkiye'nin neredeyse tamamını gezmişiz.Nihayet Bursa'ya tayinimiz çıktığında bu şehri çok sevip yerleşmeye karar verdi annemle babam,halen de orada oturmaktalar.İşte benim hayatım da bu şehirde şekillendi.
               Bursa Kız Lisesi'nde lise öğrenimimi tamamladıktan sonra ,Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde de yüksek öğrenimimi tamamladım.Mecburi hizmet için Düzce Devlet Hastanesi Acil Servis'ine tayin edildim.Henüz yirmi üç yaşındaydım,tek başıma yirmi dört saat nöbet tutardım,gecede 100-250 hasta bakardım.Aslında çok acı bir tablo,makine olsa o bile ısınır stop eder ama bizim öyle bir şansımız yoktu.Üstelik çok karışık bir popülasyonu olduğu için kavga gürültü,bıçaklanma,kurşunlanma eksik olmazdı acilde.Kurşunlanmış adamı getirirlerdi,hayatını kurtarırdım,sonra hasımları gelip bir
daha kurşunlarlardı acilde.Neyse iki yılın sonunda nihayet tayin olmayı başarıp Bursa'ya geri döndüm.Bu kez Bursa Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde görevliydim.Bu hastane o zamanlar yeni açılıyordu,burada da çok yoğun bir çalışma düzenimiz vardı.Acil,poliklinik,klinik ve nöbetler....Derken,1996 yılında eşimle tanışıp evlendim ve artık nöbet tutmaya son verdim.Böylelikle hastane maceram son buldu.1998'de ikizlerimiz dünyaya geldi.Kızımız 43 cm ve 2045 gr,oğlumuz 45 cm ve 2125 gr doğdu.Anladığınız üzere prematüre bebeklerdi.Bu dakikadan itibaren benim tüm işim ikizleri büyütmek olduğu için akademik kariyerime de son vermiş oldum.Hiç pişman değilim,çalıştığım süre boyunca işimi en üst seviyede akademik bir şekilde yaptım.Sağlık ocağı,ana çocuk sağlığı,aile hekimliği her birinde üniversite hastanesi düzeyinde poliklinik hizmeti verdim.Tabi gönlüm isterdi ki ve de benden beklenen oydu ki,akademik kariyer yapayım ve hoca olayım.İtiraf ediyorum,kürsüde ders anlatmayı çok isterdim ama yine de pişman değilim.Bildiğiniz üzere artık emekliyim.Ancak biz hekimlerin emekli olması ruhen mümkün değil.Ben de bir süre sonra mesleğime geri döneceğim elbette.Ama şimdi hobilerimin keyfini çıkarma zamanı.İşte kısaca benim hikayem bu.



19 Mayıs 2015 Salı

İKİNCİ VİNTAGE ELBİSEM HAZIR

                   1954 yılına ait Beyer's Mode dergisinden bir elbise daha diktim.Bu seferki temmuz ayına ait.



Bu sefer diktiğim elbise biraz daha zordu.Vintage kalıp kullandıkça dikiş tekniklerinde daha bir gelişiyor insan.O zamanlar cidden bu iş bir sanatmış.Öyle ilginç bir kalıpla çalıştım ki,sormayın.Zaten ne dediklerini anlamıyorum,bir de hangi kalıptan kaç tane kesileceği yazmıyor.Türkçe açıklama da hiçbir şey yok.Bir elimde Almanca sözlük dönüp duruyorum.Biraz dikiş tecrübeniz yoksa vintage kalıp önermem.Ama sabırlı biriyseniz,yavaş yavaş ilerleyebilirsiniz.Çünkü içinden çıkamadığınız bir durumu gece yattığınızda akıl edip çözüyorsunuz.
                    Dikmeye karar verdiğim model şöyleydi,


Ortadaki kırmızı elbiseyi dikmeye karar verdim ancak kollarını iptal ettim.Kalıp şöyle idi,


Bir araya getirince de böyle,


Kesildikten sonra da böyle,


Yaka bölümünün dört kez kesilmesi gerektiğini, daha önce gömlek dikmemiş olsam akıl edemezdim mesela.
                Yaka kısmına koyduğum sarı rengi biraz kırmak için,ana kumaşın içindeki çiçek desenlerini andıran bir desen yaptım yaka kenarlarına,



Böylece daha uyumlu ve daha şık bir görüntü elde ettim.Bu arada da makineme tekrar hayran oldum.Çünkü gördüğünüz gibi yaka devrildiği için desenin alttan görünüşü de ortaya çıkıyor.Her iki taraf da aynı derecede düzgün göründüğü için hiç bir problem yaşamadım.
                 Elbisemin etek kısmını pratik olarak üst bedene yerleştirip pile koydum.İşte sonuç,






Beğenilerinize sunarım efenimmm :))