Blog aleminin sevgi pötürcüğü,sade ve derini ,benim sade ve tatlı yavrucuğum Deep Tone yaptı bu mimi ve isteyen herkese pasladı.Ben de ne zamandır düz yazı yazmadım,bu gece canım istedi niyeyse,yazmaya başladım.Çoğunuz biliyorsunuz bilmeyenler için yazıyorum,2016 ağustosunda Almanya'ya taşındık ailecek.Burada ev bulabilmek cidden büyük sorun,biz de hala kalıcı olarak yerleşebileceğimiz bir ev bulamadığımızdan dolayı eşyalarımız Türkiye'de.Hali hazırda tüm yayınlarımı mini ipedden yapıyorum ve bu aletle yayın hazırlamak,yazı yazmak hayli zahmetli.Yaş itibarıyla yakını görmekte zorlandığım için minnacık klavye beni çok yoruyor.Bu yüzden de düz yazı yazmaya elim gitmiyor.Zaten bloglara yaptığım yorumlar harf hatalarıyla dolu,bu aletle hatanın üzerine tıklayıp düzeltme şansım yok.Ya yorumu hatalı yere kadar tamamen silmem gerekiyor ya da her düzeltmeden sonra kullanıcı profilimi değiştirmem gerekiyor.Ben de olduğu gibi yolluyorum yorumumu.Eski arkadaşlar alıştılar atık bu duruma.Ancak yayın yaparken defalarca kontrol ediyorum yazdıklarımı,ekranı büyüterek,anlayacağınız pek zevkli değil bu aletle yayın hazırlamak.
Gelelim blogumun adına;dikiş dikmek çocukluğumdan beri tutkum benim.Tam bir dikiş sevdalısıyım.E,adım da Sevda,ikisi bir araya gelince Dikiş Sevda'sı oldu blogumun adı.Hem dikiş sevdası anlamında,hem de dikişin Sevda'sı..Kullanıcı adım da ' dikiş kız '. Bunun hikayesi ise çocukluğuma dayanıyor.Benim babam asker emeklisidir.Görev nedeniyle Bitlis'te olduğumuz yıllarda babamın komutanlarından birinin küçük bir kızı vardı beş-altı yaşlarında,ben de o zamanlar on bir yaşındaydım,işte bu küçük kız beni ' dikiş kız ' diye çağırırdı.Beni sürekli bir şeyler dikerken gördüğü için bana bu ismi takmıştı.Dikiş kız ismi bana takıldığından bu güne ,ne zaman dikiş diksem,annem de beni böyle çağırır; " Dikiş kız,ne dikiyorsun gene ?? " .
Blogumun adı dikiş üstüne ama ben her şeye bulaşıyorum.O yüzden de pek çok farklı konuda yayın yapıyorum.Ayrı ayrı bloglar açmak istemiyorum,herkes beni olduğum halimle bilsin istiyorum.Nasılsa blogumun sağ yan kolonunda ana yayın konularını verdim,kim neyle ilgileniyorsa oradan seçer diye düşünüyorum.Sanırım işe de yarıyor bu fikrim.Geçenlerde bir blog yazısı okudum,Google'da üst sıralarda yer almakla falan ilgiliydi.Benim öyle bir derdim yok,üst sıra,alt sıra umursadığım şeyler değil.Benim derdim faydalı işler yapabilmek,birilerine ilham verebilmek,birilerinin gününü güzelleştirebilmek.Ben bunları yazarken belki de içinizden,amma da atıyor,diyenler olabilir.İnsanlık hali,kızmam da,alınmam da böyle düşünenlere çünkü günümüz şartlarında hakikaten atıyormuşum hissiyatı doğuran söylemler bunlar.Ancak beni yakından tanıyanlar gerçek hikayemin bu olduğunu destekleyeceklerdir.Yaşamamızın bir anlamı olmalı,bir görevimiz,yapacak bir şeyimiz olmalı,yoksa ölüm çok ama çok anlamsız olur.İşte bu nedenle ben tüm canlıların hayatına iyi bir şekilde dokunmaya çalışıyorum.Aslına bakarsanız gene kendim için yapıyorum bunları,ruhumu doyuruyorum.Uzatmayayım,yayını okuyunca merak ettim,kendimi ne kadar törpülemeye çalışsam da neticede halen daha zayıf yönlerim var,Google'a yazdım ve şununla karşılaştım,
bir de böyle yazdım,
Şimdi bunları görünce benim hissiyatım şu oldu;yaşasın,demek ki pek çok kişiye ulaşabilmişim,pek çok kişi benim yaptıklarımdan faydalanmış,birilerinin işine yarar şeyler paylaşabilmişim...Burada birinci sırada adımın olmasının bana maddi herhangi bir faydası yok,bloguma reklam almıyorum neticede,yani teknik deyimle ;burada bir çıkar çatışması yok.Yani yaptıklarımı gerçekten insanlara güzel bir şeyler sunabilmek için yapıyorum.En büyük ödül anlaşılabilmek,insanların sevgisini ve takdirini kazanabilmek,en başta da anacığıma layık bir kız evlat olabilmek.Daha sonra bu konuda da yazarım ama özetle ;çok çalışkan,taşı sıksa suyunu akıtan,yokluktan varlık üretmiş bir anaya layık olma ve iyi insan olabilme yolunda bana eşlik eden tüm okuyuculara sonsuz teşekkürler ve minnetlerimi sunarım efendim.
Kalın sağlıkla...