11 Şubat 2016 Perşembe

ANILAR-DEVAM

                           Aylar geçtikçe,acildeki düzen de ,evdeki düzen de yerine oturuyor ya da biz yeni hayatımıza alışıyorduk.Genelde nöbetlerimi üst üste tutup nöbet izinlerimi biriktiriyordum ve bacımla Bursa'ya kaçıyorduk.Bursa'ya döndüğümüzde alaca karanlıktan çıkmış gibi hissediyor,geri döndüğümüzde yeniden içine düşüyorduk.Bir aralık neredeyse her gün nöbet tutup izinlerimi biriktirmeye başlamıştım ve ayın yarısını Düzce'de yarısını ,Bursa'da geçirir olmuştuk.Geri dönmek için gün sayıyorduk ve daha sayılacak çok gün vardı.Bu arada acil, son hızla yeni hikayeler yazmaya devam ediyordu.Bir hafta sonu nöbetime Akçakoca'dan boğulma vakası getirdiler.Yaz gelince,bol bol Akçakoca'dan sevk, boğulma gelirdi.Aslında orada denize nazır çok güzel bir hastane vardı ama doktor yoktu.İkimiz de ilçe hastanesi olmamıza rağmen,sanki biz araştırma hastanesiymişiz gibi ha bire sevk alırdık.Neyse 25-30 yaşlarında boğulma vakasını acile aldılar,zaten siren seslerini duyduğumda ben hazırlanmıştım,hemşirem de hazırdı,bir yandan hayati fonksiyonları kontrol ederken bir yandan da hastanın öyküsünü alıyordum getirenlerden.Akçakoca'da deniz delidir,bu şahıs da arkadaşlarıyla eğlenmeye gitmiş,açılmış,tabi deniz de kapıvermiş bunu.Zor almışlar denizden ama çıkardıklarında nefes almıyormuş,ambulanstaki doktor suni solunum falan yaptırmış,az biraz canlanınca da son sürat getirmişler bize.Hasta yaşıyordu ama soluk alıyordu hafiften,o kadar işte.Neyse gerekli müdahaleleri yaptıktan ve ilaçlarını ayarladıktan sonra gözlem odasına aldırdım hastayı.Ben nöbete devam ettim.Gözlemdeki hastalarımı da saat başı kontrol ederdim,aksi bir durum yaşanmasın diye.Aslında hemşirem belirttiğim sıklıkla hayati fonksiyonlarını takip ederdi ama benim çalışma düzenim başladığım günden bıraktığım güne kadar bu şekilde oldu.Hastalarımı mutlaka belirli aralıklarla kontrol ederdim.Hemşirelerim de alışmışlardı hatta karşılıklı kontrol ederdik muayene bulgularımızı.Çok yıllar sonra geçici görevle gittiğim Şile Devlet Hastanesi'ndeki Sevda hemşire,benim bu huyuma şaşıracak,'doktor hanım tansiyonları biz ölçeriz,siz zahmet etmeyin' diyecekti.Ben de kendisine,'siz ölçmeye devam edin,ben size güvenmediğim için değil,iki taraflı kontrol için ölçüyorum ' diyecektim,Sevda hemşire de, 'keşke tüm doktorlarımız sizin gibi olsa,çalışmak zevk olurdu o zaman ' diye karşılık verecekti.Neyse,bizim boğulma vakası ertesi gün yürüyerek çıktı acilden.Yaklaşık on gün sonra adıma yazılmış bir mektup ve seramik kuğudan bir saksıda yapma laleler geldi acile.Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle aldım ikisini de,teşekkür mektubu gelmiştir herhalde diye okumaya başladım mektubu.Acilin karanlık koridorlarında..... diye başlıyordu mektup,ifade beni rahatsız etti hemen sonuna baktım,aynen tahmin ettiğim gibi bir aşk mektubuymuş.Hiç okumadan hemen yırtıp attım,okusam aklımda kalacak ve bir nevi aklımı taciz  edecekti çünkü.Meğer genç öğretmen hayatını kurtardığım için bana aşık olmuş kendince.Sonrasında telefonlar gelmeye başladı,hediyeler ve mektuplar devam etti.Tabi ben hiçbirini kabul etmedim.Artık aradığında yok,izinde,burada çalışmıyor falan demeye başlamıştı personel.Baktım iş çığırından çıkıyor,gittim kuyumcudan bir alyans alıp taktım parmağıma,izin dönüşü.Güya izine gittiğimde nişanlanıp dönmüşüm diye bir hikaye uydurdum,gerçeği bir tek acilin sorumlu hemşiresi Nilgün abla biliyordu.Oradan ayrılana kadar da herkes beni nişanlı bildi.
                              Nilgün ablama söz değmişken ondan bahsetmeliyim.Acile ilk ziyarete gittiğim günden ayrıldığım güne kadar bana ablalık etmiş,şefkatini biz tıfılların hepsine bolca dağıtmış tam bir beyaz melekti Niloşum.Hastaların yanında falan Nilgün abla derdim ben ona yeni başladığım günlerde.Bir gün beni kenara çekip ,' doktor hanım ,bana hastaların yanında abla demeyin isterseniz,hastaların gözünde otoriteniz sarsılmasın ' demişti.O kadar alçak gönüllüydü,sarı saçlı,uzun boylu,zayıf,göz kenarları gülümsemekten kırışmış ve kocaman gülümseyen bir melekti.Selam olsun sana Niloşum......
                              Biliyorum hep acı anılar yazıyorum ama acilde pek tatlı anı birikmiyor ne yazık ki.Küçücük başıma yaşadığım en kötü anımı da anlatıp bitireceğim bu günlük,sanırım meslek hayatımda yaşadığım en kötü anımdır,mesleğimi bırakmak istememe yol açan hasta kaynaklı tek anım belki de....Bayram nöbeti tutuyorduk,bayram nöbetleri korkunç geçerdi,her türlü vakanın en kötüsü gelirdi ,hasta sayısının üç yüzü bulduğu olurdu.Gece saat üç civarıydı bir baba kız girdi muayene odasına.O arada da acil yangın yeri gibiydi,trafik kazaları,kalp krizi,beyin kanaması,neredeyse nefes almaya vaktimiz kalmamıştı.Bir yandan gözlemdeki hastaların ilaçlarını kontrol ederken bir yandan da baba kıza ne şikayetleri olduğunu sordum.Ben yaşlardaki genç kız bir haftadır başının ağrıdığını söyledi.En sevimsiz hasta türü,çünkü bir haftadır başı ağrıyan hastanın gece üçte acilde işi ne,çünkü baş ağrısı acilde çözülebilecek bir sorun değildir,çünkü baş ağrısı tehlikeli olabilir,nedenini bulmak için araştırmak gerekir ama araştırma acilde yapılabilecek bir araştırma değildir.Baş ağrısı baş belasıdır,çünkü teşhisini koyamazsınız ve hastayı gönül rahatlığıyla evine yollayamazsınız,hele bir haftadır ağrıyan baş hayra alamet olmayan sonuçlar doğurabilir.Yani hastanın sevimsizliği bir haftadır olan baş ağrısı için acile gelmesi değildir,sevimsiz olan baş ağrısının acilde çözülemeyecek bir durum olması ama hastanın bunu anlayamamasıdır.Bu durumda ilk olarak hastanın ateşine bakarız ki,enfeksiyon varlığını gösterirse biraz içimiz rahatlayıp muayeneyi ona göre şekillendiririz.Genç hanımın ateşini ölçmek için derece koyduk koltuk altına,bir dakika beklememiz lazım,ben o arada diğer hastaların işleriyle ilgileniyordum,yorgunluk ve endişeden kaşlarım çatık,o sırada kız ,'kalk gidelim baba,meymenet yok maymun suratlının yüzünde ' demesin mi,önce ne diyor anlamadım,baktım bana diyor,ateşini ölçmemiz gerektiğini o yüzden beklediğimizi gülümseyerek anlatmaya çalışırken bu sefer babası,' sen benim kim olduğumu biliyor musun,emrimde otuz kişi çalışıyor benim,dağıtırım hepinizi,vs vs  diye bağırmaya başladı.Biz şaşırıp kaldık,ne yapmıştık da hakarete uğruyorduk anlamamıştık.Kız dereceyi fırlatıp attı,her yer civa oldu,adam hemşiremle benim üzerimize yürüdü,o sırada diğer doktor arkadaşım, baktığı hastayı bırakıp koşup gelmiş,onu da itip kaktılar ve herkese hakaretler yağdırarak çekip gittiler.Geceni o saatine kadar canla başla çalışmıştık,ölümü ve yaşama dönüşü yaşamıştık,bedenlerimiz yorgunluktan sızlıyordu,gözlerimiz uykusuzluktan kan çanağına dönmüştü ve biz ne olduğunu anlamadan bir sürü hakarete ve şiddete maruz kalmıştık.Hepsi artık çok fazla gelmişti ve hemşiremle ben birbirimize sarılıp ağlamaya başladık,uğradığımız haksızlık bizi perişan etmişti.Sonradan personelden öğrendik ki Özen Mobilya'nın sahibiymiş adam,sorunlu bir aileymiş zaten.Baba kız sürekli kavga edermiş,adam yanındaki işçilere kan kustururmuş.Ben dava etmek istedim ama başhekim beni vazgeçirdi,hakim, savcı,şahit hepsi Düzceli,hiçbir şey yapamazsın ,boşver dedi,Şimdiki aklım olsa mutlaka dava ederdim,görev başındaki memura hakaret ve engellemeden.Cahillik ve yalnızlık işte....Ama Allah'ın sopası yok derler ya,depremde yerle bir olmuş mağazaları falan,yok ,öç duygusuyla söylemiyorum bunu,mazlumun ahı çıkıyor sonradan,dikkat etmek lazım diye yazıyorum.Ne yalan söyleyeyim,beddua etmemiştim ama çok canım yanmıştı o zaman.Mesleği bırakmaya kalkmıştım da,büyüklerim engel olmuşlardı.
                               Hadi kalın sağlıcakla.....

26 yorum:

sevdicann dedi ki...

Ay doktorların işleri zor. En son bölüm özen mobilya sahibi ne sanıyorsa kendini:( Cahil bunlar.. O öğretmene ne demeli ay kıyamam:) Hayatını kurtarırsan öyle olur işte:) Doktorlar senin gibi olsa..

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

o özen mobilyadan o kadar çok var ki,doktorların çoğu benim gibidir aslında komşum,ama son yıllarda o kadar bezdik ki işini seven doktor kalmadı ne yazık ki.....

oytunla hayat dedi ki...

Genç öğretmene çok güldüm :) Sen gel, hayatını kurtarsınlar, sonra da aşık ol... Çok film izlemiş bu :))) Vallahi bak :)))
Ama küçük yerlerde eskiden böyleydi... Bankaya gider, yeni gelen bankacı kızı görür falan, anneye haber salınır :))) Tamam bende çok film izliyorum kabul :))

Bu hatırı sayılır ailelerin nedense hep kapriside bol oluyor... Sen benim kim olduğunu biliyormusun dediklerinde heeee biliyorum nefes alan bir canlısın işte demek geliyor içimden hep ...

Bu arada şu yaz işine çok sevindim :))) Yaşasın diyorum doktorcum...

Unknown dedi ki...

Doktorların işi çok zor çok. Valla Allah tüm doktorlara yardım etsin. Aldıkları parayı hak ediyorlar.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

amin küçüğüm,mesleğini hakkıyla yapan tüm doktor arkadaşlarıma Allah yardım etsin...

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

kız,şimdi ben de gülüyorum ama yaşarken çok gıcık bir durumdu,hihihihi

Mevlude Turk Topal dedi ki...

Suratsiz doktoooorrr:)) Klasik hasta durusu:) Gulmuyorsa suratsiz, meymenetsiz, guluyorsa, isini ciddi yapmiyor!!! Yazik kiz sizeee.
Ama genede soylemeden gecemeyecegim: oyle curuk elmalar varki aranizda, sepetteki saglamlari bozan hep onlar:))
Ayyy yazik kiz ogretmeneee. Ama hakta vermedim degil. Dusunsene, olumdeki o isigi goruyorsun ve gozunu actiginda karsinda bir melek duruyor. Tamda Eros'un gorev yeri :))))

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

ay kızamıyorum da artık kimseye,herkes haklı yaa..Iyy,öğretmen aklıma gelince gıcık oluyom,hihihihi

bücürükveben dedi ki...

Aman tanrı'm neler yaşamışsın Sevda'cığım, hayatını kurtardığın için adamın sana musallat olmasından kurtulmana çok sevindim, mazallah iyi ki, o alyansı ve hikayeyi düşünmüşsün, yoksa böyleleri sen doktor olarak daha iyi bilirsin, Türkçesini bilmiyorum 'stalker' diyorlar peşini bırakmaz ve çok tehlikeli olur. BÜYÜK GEÇMİŞ OLSUN.

Özen mobilyanın yerle bir olmasına üzülemedim, Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste...

Her satırını yine ilgiyle, kaçırmadan okudum. Kalemine sağlık.
Sevgiler:)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

ay daha neler neler Müjdeciğim.Bir de bayan doktor tacizcileri vardır,dur bir sonrakinde onlardan da bahsedeyim.Özen mobilyaya ben de üzülmedim,oh olsun da demedim ama üzülmedim,insanım neticede :))

Kaystros Tyrha dedi ki...

Doktor hanım, acilden daha çook hikayeler çıkar. Kızım da doktor olduğu için biliyorum. "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" diyen sapık, gelişmemiş, zekadan nasibini almamış yaratıklardır. Acile hıçkırığım tuttu bir türlü kesemiyorum diyenlerden, uykum kaçtı uyuyamıyorum diyenlere kadar her cins insanın geldiğini, onlara laf yetiştirmek için gerçekten durumu acil olan hastalara daha az zaman ayrılmak zorunda kalındığını biliyorum. Aşağıdaki link acilde bire bir yaşanmış bir öyküdür.
http://kaplandiary.blogspot.com.tr/2016/01/muharrem-abi.html
Saygılarımla,

suhuba dedi ki...

Evet ya bu seriyi merak ediyordum. Seri okumanın ayrı bir güzelliği var benim için. Serileri okumak bana kendimi daha heyecanlı ve kitaba aitmiş kitapta bana aitmiş gibi hissettiriyor. Hani komşuna gidip her gün bir haber alıp görüşmek gibi.
Empatiyiyse merak ediyorum ama okuyamam. Çünkü benim sorunum fazlaca en bolcasından empati kurmam. Bence herkesin bir şeyi yapması için sebebi, bulunduğu durumun özelliği, anlaşılması gereken yönü, herkesin içinde güzellik, iyi niyet vardır. Bu nedenlede herkes affedilmeli, yanlışta yapsa affedilmeli, sebebi var, anlaşılmaya ihtiyacı var. Diye diye senelerdir kendime eziyet çektirmiş olmayan dostları dost yapmışım. Hayal dünyası  Son yaşadıklarımla farkettim ki şanssızım etrafımdakiler bunu anlama kapasitesinde değilmiş.. Hatta arkadaşlarım dışarıdan acayip dominant duruyorsun ama aslında tek düşünmediğin kendin, başkalarına göre yaşıyorsun diyorlar. E çözüm hazır bencil ol sende dediler. Beceremiyorum ki :) Zaten becermekte istemiyorum. Bencilliği çözüm olarak görmek özümü kaybetmem demek, herkese uymak zorunda değilim. Ben kendimim ve bana 1-2 beden büyük kaldı bencillik gömleği. Olmadığın bir şeye dönüşebilir misin ki? Ben beceremedim orası kesin. Ödünç elbise gibi.
Herkez bu derece öz eleştiri yapabilir mi bilmem. Bunların farkındalığına varmak kolay değil.. Varmışsan da zaten bir yola girmişsindir. Bu nedenle şanslı görüyorum kendimi. Böylede gitmez diyebiliyorum. Yenilenme zamanı diyorum. Yaşadıklarımın sorumluluğunu alıp, sorunları hayatın bana birşeyleri göstermek için yolladığı misafirler olarak kabul ediyorum. Onlarla uğraşmayıp mesajı almaya çalışıyorum. Kendimi, içimdeki heyecanı coşkuyu yok etmeden dengeleyip içime döndüğüm bir süreçteyim. Yaşamımdaki olayların, insanların beni şekillendirmesinden sıyrılıp zihinsel algı düzeyimi değiştirip hep yaptığım gibi anın keyfini yakalamak….. Şimdi okuduğum Michael Brown'un Varoluş Süreci ilaç gibi geldi bu anlamda. Ondan sonrada Eckhart-Tolle-Şimdinin-Gucu var sırada. Sonrasında yine bir serinin son kitabı Pi okunacak . Sayende onlardan sonrada bu seriyi okurum artık.
Ve Gözlerine sağlık gerçekten. Kitap zevklerimin uyduğu birilerini görmekte ayrıca hoş. Belirtmeliyim ki kitap seçimlerin çokkk başarılı

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

işte bizi en iyi,ana babalarımız anlar,hoş geldiniz,meslektaşıma sevgi ve selamlar...

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

olmuş oturmuş hazmetmiş insan bencil olamaz ki zaten.Empati ,bildiğimiz anlamda empatiyi anlatmıyor.Zihin bükmekle alakalı bir kitap,bence okumalısın,şaşırıp beğeneceğini düşünüyorum.Felsefe seviyorsun belli ki,Fewer bolca felsefe ve fizik kullanıyor kitaplarında,kesin seversin.Kitap zevkime aldığım övgülere de teşekkürler :))

DARK_BLUE dedi ki...

Çatık kaşlı doktor deyince bir tebessüm oluştu yüzümde.. işin bu yanını bilmediğimi ve haksızlık ettiğimi gördüm.. insanlarla uğraşmak gerçekten zor..

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Anladığımca öğretmensiniz siz,sizin işiniz de insan,ne zor değil mi???

DARK_BLUE dedi ki...

Aslında mühendisim hatta biraz da insanlardan uzak olmak için makinelerle uğraşmayı seçmiştim ergenken böyle düşünmüştüm yani.. :) ama insanlar her yerde..

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

bilir misiniz ,doktorlarla mühendisler çok iyi anlaşırlar genelde.En azından kendi meslek grubum adına mühendislerle kafaca iyi uyuştuğumuzu söyleyebilirim.Çoklu zeka ve analitik görüş nedeniyle olsa gerek...

DARK_BLUE dedi ki...

Mümkün.. :) yani öyle çok doktorlarla muhattap olmuş biri değilim ama.. daha dikkat edeceğim bundan sonra..

Nuray dedi ki...

Bir gecede 300 hasta,kalp krizi,beyin kanaması offf ne zor yaaa,çoook güçlü olmak lazım yaaa,ben yapamazdım ,maşallah sana güzel arkadaşım :))

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

kız inanılmaz bir şey oluyor o sırada,dünya dışında yaşıyormuşsun gibi oluyor,başka bir aleme akıyorsun,kız yirmi üç yaşında bebeciktim daha,yazık bana yaa ,hihihihihi

deeptone dedi ki...

böyle durumlar yaşadığına göre demek ki sinirlerin sağlammış kiii :)

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

ciddi sağlamdır,hele de kriz durumlarında tam görev adamı olurum.Kriz çözüldükten nicee sonra yaşanan olayı idrak ederim de kendime şaşarım,hihihihi

Yelek dedi ki...

Kız ben bu yayını nasıl atlamışım. Allah beni davul etsin. Diyorum Sevda anılarına ne zaman devam edecek bi baktım atlamışım. Ayyy okudum önce öğretmene güldüm sonra o hanzoya şaştım. Ehh sonunda bulmuş belasını tövbe tövbe. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste diye boşuna dememişler ya.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Kız gülme be,çok gıcık bir durumdu yaşarkene,hihihihi

suhuba dedi ki...

Zihin bükmek merak ettim şimdi. :)