Şimdi ben size deliyim,çılgınım,ne yapacağım belli değil falan dediğimde bana pek de inanmıyorsunuzdur ya,alın bakın bu benim facebook profil resimlerimden biri,
burası Bağdat Caddesi'nde kokoş bir kuaför salonu.Sevmem ben böyle yerleri gitmem de.Ama o gün arkadaşıma eşlik etmem lazımdı gittim.Cebindeki cüzdan diğerlerinden daha şişkin diye kendilerini üstün insan sanan tiplere oldum olası gıcığımdır.Ne yazık ki günümüz dünyasında para her şeyi sağlıyor insanoğluna.Ama ben ve benim gibiler için insan olabilmek hala en büyük zenginlik.Velhasılı kelam,baktım hatunlar sanki atomu parçalamışlar,kansere çare bulmuşlar,kuraklığı yok edip Afrika'yı doyurmuşlar gibi bir havalardalar, ben de o sırada kahve içip ,için için kudurmaktayım.Kahvenin sıvı kısmı bitip telveye ulaştığımda ;gölgelerin gücü adınaaa,deliliğim geldi savulun artııkk,diyerekten kahve telvesiyle dişleri,kaş boyasıyla kaşımı gözümü boyayıp oturdum koltuğa.Ciddi ciddi de sohbet ediyorum.O arada hatunlar birer birer beni fark edip şoka giriyorlar,eller ayaklar karışıyor,suratlar donuyor falan.Deminden beri de iki lafın başına doktor olduğunu sokuşturan bir hatun var ,güya kuafördeki diğer hatunlara üstünlük taslıyor.Halbukim hepsi de üstün yetenekli insanlar,o kansere çare buldu ama bir diğeri de atomu parçaladı falan ya,hatunlar ha bire birbirlerini süzüp hırslanıyorlar.O doktorum diyor,öbürü gereksiz yere lui viton çantasını karıştırıp duruyor,beriki sıvarovski taşlarla kaplı ayfonuyla oynuyor ,bendeniz cennet kuşu da kakılmış modunda arkadaşlarımla sohbet ediyorum.Tam bu sırada kendisi de doktor olan arkadaşıma telefon geliyor ve bir hasta bir şey soruyor.Ben de o anda salonun bir köşesine gitmiş dergi alıyorum.Arkadaşım hastayı bana danışmak istiyor ve sesleniyor,"doktor hanıımm,bir bakar mısınız?Hastamda falan filan var da,şunu yapmıştım düzelmemiş de,siz ne önerirsiniz,sizin falan hastalıktaki tecrübeleriniz benden çokya" ,ben şu yukarıdaki suratın üzerine doktor kimliğimi oturtup başlıyorum latince döktürmeye.Salonda bir anda nefesler tutuluyor,o şaşkın,alaycı,hor gören gözlerde çeşitli seviyelerde çeşitli duygu dalgalanmalarını izliyoruz.Hastaya önerilerimizi iletip telefonu kapıyoruz ve üçümüz de kahkahayı basıyoruz.Çarçabuk yüzümü temizliyorum ve patlamadan önce alel acele çıkıyoruz salondan.Dışarıda gülmeye devam ediyoruz,zavallı üstün yaratıklar bu şoku uzun süre atlatamamışlardır herhalde.
Ben ne insanlar gördüm üstlerinde elbise yoktu,ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu.Ben eylemlerimi zaman ve mekan tanımadan yaparım.Evdekiler de alıştı artık,eşim güneşim bile bazen bana eşlik eder ,ama çocuklar dellendiğim zaman mutlaka bana katılırlar.
burada yeğenimle ünlüü bir kebapçıdayız,metre metre kebapların yendiği hafif kalontor muhabbetin döndüğü bir mekan.Karşı masadaki bol pırlantalı ablayla göz göze geliyoruz ara ara,biz azmışız iyice,ablam yeterin ya,yemek yiyemiyorum diyor,ama delilik geldi gitmiyor.
İnsan kendisini eleştirebildiği,kendisiyle dalga geçebildiği ölçüde iyi insandır bence.Ben oldumlar,ben neyim be ler,ben var ya ben enn ler insanı küçülten basitleştiren şeylerdir.Sürekli hatasız ve güçlü bir görünüm vermeye çalışmak,ulaşılmaz olmak,her şeyin en iyisi olduğunu düşünmek ,içten içe kemirir sizi ,tıpkı ağaç kurdu gibi.Kimse hiçbir şeyin en iyisi olamaz.Herkesin de yeri dolar ayrıca,
Malına güvenme bir kıvılcım yeter,güzelliğine güvenme bir sivilce yeter.Bak dişimin ucu kırılmış,maymuna dönmüşüm.Ama böyle de ben benim gene.
Aslında bakmayı bilene çirkin diye bir şey de yok.Ben her konuştuğum insanın yüzünde bir güzellik görürüm.Falanca ne kadar güzel dediğimde bana gülen kişileri anlamam sıklıkla.Kafamıza işlenmiş standart güzel şeması ne kadar da yanıltıcı oysa.İnsan için,hayvan için,doğa için çabalayan; kendinden bir şeyler katan insan kadar güzeli var mıdır??Eğer güzel tanımı standartsa niye her sene bilmem kaç tane güzel seçerler,neden herkes aynı adam ya da kadına aşık olmaz??Mecnun 'a sormuşlar,"Leyla Leyla diye delirip çöllere düştüğün bu muydu?" diye,"siz onu benim gözümden gördünüz mü" demiş.
bak benim keratalara,vermezler şööyle afili pozlar,hep böyle anaları gibi yamuk yumuktur fotoğrafları.
Ama bizim evde süs püs bilgiyle ve iyi insan olmakla ölçülür.Kültür ve ahlak makyaj ve giyim yerine geçer.Yok ne yazık ki Ferrari'sini satan bilge ayarında yaşamıyoruz.Çünkü daha gençler,bazı şeyleri de yaşamaları ve tatmaları lazım.Ama aşkım güneşim ve ben ,çocuklar kendi başlarına ayakta durmaya başladıklarında tam da o modda yaşayacağız,hayaller bu yönde.
Koca kişisi Kadıköy'de yürümekte,şapka Beliz'in,sokakta kavga ediyorlar sen takacaksın ben takacağım diye.Körle yatan şaşı kalkar,oysa ki ne akıllı ne ağır adamdır benim kocam.Onu da delirttik.
Bu da bizim Çapi.Çapulcudur kendisi,adı da oradan gelmekte.En az bizim kadar delidir,evde topluca azıldığı zamanlarda o da hoplayıp zıplayarak olaya eşlik eder.Babasıyla güreşir,top oynar.Abisinin parmağını emer.Hıhı evet,annesiz bir yetim olduğu için hiç emmemiş o yüzden hala parmaklarımızı emer.Bak mesela,iyi insan olma yolunda Çapi de çok şey öğretmiştir bize.Kendimizi bildik bileli hayvan severiz ama Çapi sayesinde sokaktaki canlara karşı daha hassas olmayı öğrendik.Yaralı hayvan görünce apışıp kalmıyoruz örneğin,belediyeyi aramayı akıl ediyoruz.Çapi'ye mama alırken sokaktaki kardeşleri için de kocaman bir poşet alıp bagaja atıyoruz.Çapi bizi eğitiyor,hayvanlarla iletişim kurma becerilerimizi geliştiriyor.
Yaa işte böyleeee,ooo amma dağılmışım oradan buradan.Yani biz iyi insan olmaya,iyi insanlar yetiştirmeye çalışıyoruz.Hata da yapıyoruz,haksızlık da.Ama yaptığımızı farkettiğimizde ,yanlışlarımızı düzeltmeye çalışıyoruz.Deli bir aileyiz,deli olmayı seviyoruz.Ay bari bir de düzgün bir fotomu koyup olayımı sonlandırayım,