27 Kasım 2015 Cuma

AYAĞINDAAAAAA KUUUNDRAAAAA !!!!!

                        Masal tadındaki gezimizi dün sonlandırmıştım biliyorsunuz.Peki masal burada bitti mi,tabi ki hayır.O evde her doğan güneşle ya da her batan güneşle yeni bir masal başlıyor.O ev canlı,sizi sarıp sarmalıyor ve dönerken sizden bir şeyler orada kalıyor.Mevlüdem de bu hissiyatı yaşamanızdaki en büyük etken.Hal böyle olunca ben de onu mutlu edebilmek için bir şeyler yapmak istiyorum.Birlikte atölyede alıyoruz soluğu.





Gelmeden önce konuşmuştuk,güllü bir ayakkabı istiyordu.Benim için büyük zevk,geçtim tezgahın başına.Kahkaha kıyamet başladık çalışmaya.


Ben prenses mirenses dinlemem çalıştırırım.Önce peçeteleri kestirdim,sonra hafiften fırça tutturdum derken,topuk kısımları yıpranmış botunu akrilik boyayla bir boyadı,yeni gibi oldu.Size de tavsiye ederim,derisi yıpranmış yer yer kalkmış ayakkabılarınızı akrilik boya ile boyayıp ayakkabı cilası ile cilalayın,yeni gibi oluyor.

  Masanın üzerinde gördüğünüz stilettolar siyah rugandı,beyaz akrilik boya ile üç kat boyadık.Her kat arasında en az bir saat bekledik.Dokununca elinize boya bulaşmıyorsa yeni katı atabilirsiniz demektir.  


Bu botlara da gül konduracağız.Boyamadan peçeteyi yapıştırdığımda desenler kayboldu o yüzden desen koyacağım yerleri beyaz akrilik boyayla boyadım 



Bu aşamada Mevlüdem ayakkabılarına bakıp kara kara düşünmeye başladı,bunlar nasıl adam olacak diye

Ben bu bakışlara alışkınım,ne de olsa eşim güneşim de her elime aldığım ayakkabıya aynen böyle bakıyor.
                    Mevlüdem yayın yaptığında, bu ayakkabılardan yapmak isteyenler oldu.Blogumun ana sayfasındaki Tasarım Ayakkabılar bölümünde ,tüm ayakkabıların yapılışları var.Yine de burada kısa bir özet geçeceğim.

MALZEMELER
Herhangi bir ayakkabı,deri ya da suni deri farketmez
Akrilik boya
Su bazlı vernik,ben yarı mat seviyorum ama parlak da olabilir,zevkinize kalmış
Peçete
Peçete tutkalı
Fırça; düzgün bir sonuç elde edebilmek için fırçanızın yapısı çok önemli.İpek uçlu fırçalar en iyi sonucu veriyor.Tecrübeyle sabittir.

              Öncelikle ,peçete dekupaj yöntemi kullanacaksanız eğer,ayakkabılarınızı beyaza boyamalısınız.Peçetenizin zemin rengine göre açık krem tonları da olabilir.Her kat arasında bir saat beklemelisiniz.Ancak hava şartları kuruma sürelerini değiştirdiği için,ben pratikte dokunarak karar veriyorum.Boya elinize bulaşmadığında yeni katı atabilirsiniz.İki ya da üç kat yeterli oluyor.Bazı ayakkabılar iki katta, bazısı dört katta istediğimiz sonucu veriyor.O yüzden bu oldu diyene kadar boyayın derim.Akrilik boya ,tutunma ve esneme kabiliyeti çok yüksek bir boya.Bu yüzden ayakkabılarınızda çatlama falan olmuyor merak etmeyin.Keza,su bazlı vernik de oldukça esnek bir malzeme böyle olunca da ayakkabılar orjinal gibi oluyor.Bir dost yağmurda giydiniz mi hiç diye sormuştu,Mevlüdem giydi ve hiçbir şey olmadı.Eşim güneşim de her yaptığım ayakkabıda aynı şeyi sorar bana.Vernik uyguladığımız için bir şey olmuyor merak etmeyin.
                Boyama işlemi tamamlandığında peçete dekupaja geçebiliriz demektir.İsterseniz tüm ayakkabıyı peçeteyle kaplayabilirsiniz,isterseniz de sadece bir iki yerine desen koyabilirsiniz.Bunun için öncelikle peçetenin üç katını ayırmak ve en üstteki desenli kısmı almak lazım.Bu noktada artık hassas çalışmaya başlamalıyız çünkü peçete kolayca yırtılıp elimizde kalabilir.Yapıştıracağımız desenin ortasından yanlarına doğru tutkalımızı nazikçe sürmemiz lazım ki peçete kırışmasın.Bu iş için yassı ipek kıllı küçük bir fırça kullanırsak sonuç mükemmele yakın oluyor.Peçete kaplama işi birince ayakkabılarımızı kurumaya bırakıyoruz.Bu aşamada fazlalık peçeteleri kesmiyoruz çünkü ıslak peçete kolayca yırtılıyor.


Puanlı ayakkabının orasından burasından peçeteler sarkıyor bu aşamada.Kuruduğu zaman kolayca kesilecek.Botların da desen aralarındaki beyazlıklar peçete kuruduğunda siyah akrilik boya ile boyanacak.Mevlüdem'de siyah akrilik yoktu o yüzden ayakkabı boyası ile boyadım ben.Ancak size tavsiye etmem çünkü hem desen aralıklarını ayakkabı boyası ile boyamak zor oluyor hem de vernik atarken siyah boya dağılıyor.Ben düzgün olsun diye bir hayli uğraştım ,ilk kez yapan biri için riskli olacaktır.
                 Dokunma testimize göre ayakkabılarımız kuruduysa eğer,fazlalıkları kesme zamanı gelmiştir.İnce bir makas yardımıyla ayakkabımızı temizleyelim.Bu aşamada kenar kısımlarını tırnak ütüsü ile belirginleştirirsek oldukça temiz bir sonuç alıyoruz.Eliniz alıştığında fazlalıkları tırnak törpüsü ile dıştan içe hareketlerle de temizleyebilirsiniz.Temizlik bittiğinde su bazlı vernikle güzelce vernikliyoruz.Islakken üzerine süt dökülmüş gibi görünecek korkmayın.Yine kurumasını bekliyoruz ve bir kat daha vernik atıp bir gün kurumaya bırakıyoruz.Ayakkabılarımız artık hazır,güle güle giyin.
                  Dip not,ayakkabınızı boyarken tabanlarına bulaşan boyaları,ayakkabı boyası,akrilik boya ya da oje ile kapatabilirsiniz.













Eveeettt,Mevlüdem de güle güle giysin,giydikçe geçirdiğimiz güzel tatili düşünsün.Kalın sağlıcakla.











26 Kasım 2015 Perşembe

BİRAZ HIZLANAYIM,YOKSA BU EV BİTMEYECEK !!!

                            Bu gün kısmetse evi biririp atölyedeki çalışmamızı yazacağım,heyhat akıldaki hesap yazıya uymayabilir şimdiden uyarayım.
                            Ekselanslarının şatosunun üst katını fotoğraflamayı unutmuştum biliyorsunuz.Prensese ricacı olacağımı da söylemiştim.Sağolsun beni kırmadı,

Burası küçük salon.Büyük salona bitişik bir oda,çocukların spor aletleri var burada.Soldaki kapı mahzene açılıyor,sağdaki kapı ise küçük bir hole.Bu hol de bir oda ve merdivenlere,

Buradan prensesin yatak odasına çıkılıyor.Üst katta,uzun bir koridorun sonunda diğer merdivene ulaşılıyor,

Merdivenin başı

prensesin yatak odası

Odanın devamı
Devaaamm


Ve banyoları.Demiştim kirli sepeti bile antika sandık diye :))

                  Koridor boyunca odalar dizili,banyo ve çamaşır odası var.Koridorun sonunda bize ayırdıkları suit oda,


Bu odanın da kendine ait banyosu var.

Karşıda gördüğünüz kapı bize ayırdıkları suitin kapısı.Soldaki merdiven çatı katındaki odaya çıkıyor.

Oda kapımıza sırtımı verdiğimde koridorun sonunda sağda ekselanslarının odası ve merdiven var.Bu foto ise bizim kullandığımız merdiveni gösteriyor yani solumuzda kaldı.

Burası da az önce gördüğünüz merdiven sahanlığı yani tam sola döndüm

Bu da aşağı iniş,burası da o muhteşem panonun olduğu koridora çıkıyor.Ay böyle fotolarla olmuyor bu iş,gidip görmeniz lazım.Daha benim de göremediğim,yetiştiremediğim kısımları var evin.





Ayrılık vakti geldi ne yazık ki,tam da o gün güneş açtı.


Prensesin ayağında yeni yaptığımız ayakkabılar,artık atölye kısmı da yarına kaldı.























25 Kasım 2015 Çarşamba

EKSELANSLARI PRENS VE PRENSESİN ŞATOSUNDA KÜÇÜK KÜÇÜK GEZMEYE DEVAM !!

                       Artık biliyorsunuz,sözünün eri bir insanım.Ertesi yarın dedim,işte ertesi de oldu,yarın da.
                       Evde yaptığımız küçük gezintinin ardından ayrıntılarla devam edelim.Ekselansları prenses Mevlüde,prensesliğinin yanında bir de becerikli bir kişilik.Muhteşem mutfağının hakkını vererek lezzetli pişirmeler yapıyor.Söz konusu mutfak ve içine daldığımız sarmalar;



Sonra efenim,prenses bir tiramisu yapmıştı ,valla eşim İtalya'da esas yerinden yemiş adam,ben böyle tiramisu yemedim diyerek direkt tepsiye el koydu.Sonra prenses benim belermiş gözlerimi yerine sokmak için kestane faslını başlattı.Gelmeden uyarmıştım kendisini,kestane için adam keserim ben !!!Az sonra kestanelere kavuştuğumda nasıl mutlu olduğumu göreceksiniz;


Suratımdaki vahşi ifade giderek yumşayacak,

Bakınız,melek ifadesi geldi bile.

Bu arada yaslandığım sandık ve daha nice sandıklar evin muhtelif yerlerine dağılmış durumda.Ne de olsa prenses,kirli sepeti bile antika sandık.


Yüzümdeki ,başka alemlere akmış ifadeye dikkat ediniz,çünkü nihayet salona ulaştım ve az sonra kestaneleri gömeceğim.Şaka değil,mutfaktan salona gelene dek kestaneler soğudu.


Yalancıktan eşim güneşime de ikram ediyorum ama hepsini ben yiyeceğim aslında.Bu sırada ekselansları prenses müdahale edip beni kendime getiriyor da adamceğiz de bir iki atıyor ağızına.


Kestane dediysem,öyle marketten alınma değil.Mevlüdem kendi elleriyle toplamış,doğal yetişmiş kestaneler.Tadı hala damağımda.
                  Ertesi gün eşim ekselansları prens Nedim ile birlikte kolleksiyona yeni parçalar eklemek üzere jipe atlayıp gidince biz de prensesle ufak bir geziye çıktık.
                  Önce trafik kazasında ölen bir genç için yapılmış küçük bir sunağa uğradık.

 



Oradan Ath'a geçtik

Başımdaki şapka prensesin hediyesi.O yüzden çok kıymetli.Şapka tutkumu bildiği için zerefet gösterip bu şapkayı almış bana.


Direğe dikkatli bakan beni de görür.


Çok güzel üçgen çatılı eski binalarla dolu burası.Belçika,ikinci dünya savaşı sırasında çok hasar almadığı için binalar orjinal durumda.



Son iki foto aslında Bürüş'e ait ama Ath'daki binalar da aynı görünümde.Gülüşmekten foto çekmemişiz ben de fikir olsun diye Bürüş'de çektiklerimizi koydum buraya.
                           Gezimizi sonlandırıp eve dönüyoruz artık.Çünkü atölyede işimiz var.Prensese el yapımı ayakkabılar hediye edeceğim ona yakışır şekilde.


Evde koca kişisiyle buluşup şatonun en dış cephesinde poz veriyoruz.Sağ tarafta da gördüğünüz kemerli girişin bir eşi var.Bu kapılardan avluya giriliyor ve karşıda ana binayı görüyoruz.

Ana bina,dikkatli bakarsanız prensesle beni sohbet halinde göreceksiniz.Geceki ambiansı görün istedim.

Bu da ana giriş.İçeride koridorda şahane bir pano var,


Afrika'dan getirilmiş el yapımı bir pano,ancak ışık yetersiz geldiği için bu kadar görüntülenebiliyor.Dedim ya,evin her köşesinde antika,eski,el yapımı orjinal objeler var.Ev adeta müze ev gibi.Ziyarete açılsa açılır yani.
                   Efenim bugünlük de bu kadar,yarın atölyede çalıştayda buluşana kadar sağlıkla kalın.