16 Ekim 2015 Cuma

ÇOK MU ÇOK OLUYORUZ!!!!! ( AY GALİBA ÖYLE :)) )

                           Bugün Mevlüdemin Türkiye'deki son günüydü.Sağolsun bugünü de birlikte geçirdik.Kanka Gönül de sağolsun,Mevlüdem'i benimle paylaştı.
                           İlk durağımız cuma günü kumaş pazarı oldu.Pazar taşınmış,berbat bir yere kurulmuş sakın arabanızla gitmeye kalkmayın.Fiyatlar konusunda çok parlak değil ama bol çeşit var.Aslında pazar umrumda değil,Mevlüdem'le gezmek,fikir alışverişi yapmak harika.Hiç kumaş almasam daha iyi olacak çünkü bayramda annemi soydum ve dört koca torba kumaşla döndüm İstanbul'a.Sayfamda paylaşmıyorum kumaşları artık,herkesin bizim kadar hesaplı kumaş alış verişi şansı olmuyor ne yazık ki.O yüzden de,nispet yapar gibi hissetmeye başladım kumaş yayını yapınca,ben de yapmama kararı aldım.Neyse,canım annem tarafından ihya edildiğim için,hiç kumaş almasam da olur belki de yıllarca.Ama duramadım tabi bir iki tane aldım yine.Dedim ya,amaç beraber olmaktı zaten.Bol sohbet eşliğinde pazarı bitirip,Küçükyalı'daki kumaşçıya gidiyoruz tekrar.Aman o ne,biz gidene kadar sevgili kumaşseverler bayağı bir hafifletmişler sepetleri.Çok seviniyoruz,sağolsun okurlarımız bizi utandırmamışlar,çıkıp çıkıp gelmişler,kumaş almışlar.Bizim gitme amacımız nezaket ziyaretiydi aslında ama yine birer ikişer parça bulup aldık biz de.
                             Mevlüdem çok kısmetli bir kadın,kendisi kısmetli olmakla kalmıyor,kısmetini etrafına da dağıtıyor cömertçe.Biz kumaş alırken komşu dükkandaki deri sanatçısı Pınar yanımıza geliyor ve Mevlüdem 'den Avrupa'daki deri alış verişi hakkında fikir almak istiyor.Sohbet derinleşiyor ve Pınar'ın dükkanını ziyaret ediyoruz.Kendisi internet üzerinden satış yapıyor.Çok güzel takıları çantaları var,hepsi el emeği.Ürün çeşidinin daha da bol olduğunu ama elinde şimdilik bunların kaldığını söyleyerek bizimle paylaşıyor Pınar.Takı ve çanta dışında yeni fikirleri olduğunu,bunları geliştirdikçe internet adresinde paylaştığını da ekliyor sözlerine.



Bu atölyeden daha çok işler çıkar diyoruz ve üçümüz de farklı öneriler ve fikirler veriyoruz Pınar'a.Mevlüdem üşenmeden telefon görüşmeleri yapıyor ve Pınar'ın sanatını daha geniş çevrelere iletebilmesi için çabalıyor,kısmetini saçıyor yani,güzel insan işte.
                        Bakın neler neler var,










Son fotoda net olarak deri sanatçımız Pınar görülüyor.Gencecik,içi kıpır kıpır,yapacak çok şeyi,yürüyecek çok yolu var.Biz de ona yolun açık olsun diyoruz ve oradan ayrılıyoruz.
                         Ve günün sonu da geliyor artık,biz birbirimize doyamadık.Daha çok konuşacaklarımız,konuşmadan anlaşacaklarımız var.Mevlüdem bir güzel insan,olduğu gibi,göründüğü gibi,hani benim nirvanaya çeyreklikler var ya işte onlardan.En kısa sürede görüşme planları yaptık.Öyle,günün heyecanıyla yapılmış,eve gidince amman boşveer denilip unutulacak planlar da değil hem.Ne o öyle bir insan,ne de ben.Çok yakında yeni bir yayında bizi birlikte görürseniz şaşırmayın.
                           Güle güle Mevlüdem,yolun açık olsun,şimdiden özlendin bilesin.....

    



















13 Ekim 2015 Salı

YILIN BULUŞMASI,MEVLÜDEM GELDİ HOŞ GELDİ,ÇATLAYIN KIZLAAARRR :)))

     


                           Blog aleminin en sevilen kişilerinden,içi dışı aynı,yüzü güzel gönlü güzel Mevlüdem,namı diğer Melined'le buluştuk nihayet.Bir heyecan bir heyecan sabahın köründe hazırım,koca kişisi diyor ki,"bak hanım,sen aceleci bir adem kızısın,şimdi en az bir saat önce orada oluruz,beklersin,bir dur".Ama ne çare,bana laf geçmez ki.Aynen aşkım güneşimin dediği gibi oluyor ve tam bir saat önce buluşma yerinde oluyorum.Orada olmakla kalmıyor,Mevlüdem'i arıyor ve masum masum soruyorum,"ne yaptın?",kadıncağız da telaşlanıyor acaba saatim Belçika ayarlarında kaldı da geç mi kaldım diye...
                            Neyse uzaktan birbirimizi görüyoruz ve eski Türk filimlerindeki gibi koşuyoruz birbirimize doğru.Yani aslında Mevlüdem yolun karşısına geçip yanıma geliyor.Suratlarımızda tamamen hakimiyetini kaybetmiş olduğumuz derin birer sırıtış var,adeta birer Joker'a dönmüşüz.Sarılıyoruz hasretle,sanki yıllardır tanışıyormuşuz da ayrı kalmışız gibi.El ele tutuşup yürümeye başlıyoruz sahaflara doğru,ellerimizi sıkıca tutuyoruz,sanki kaçıp kaybolacakmışız gibi.Sözüm var ona 70 lerin dergilerinden alacağız,başlıyoruz aramaya.İlk durağımızda istediğimizi bulamıyoruz ama yenilerden iki dergi beğeniyor Mevlüdem,onu alıp ana kaynağa doğru yola koyuluyoruz hemen.





Benim arkadaşlar arasında pek ünlü olan,bildiği yeri bulamama olayımı yaşıyoruz önce,koca kişisine açılan iki telefonun ardından hedefe varıyoruz.Ne yazık ki bizim sahaf fuardaymış,yav az önce geldik oradan,yan dükkanın sahibi esnaf kardeşim diyor ki,bekleyin şimdi kitap almaya gelecek.Bekliyoruz ve amacımıza ulaşıyoruz.Verdiğim sözü tutabilmiş olmanın huzurunu yaşıyorum,hehehehe yaşasın yahu !!!!
                           Bu işimizi hallettikten sonra bir güzel insan daha katılıyor bize,kuzen kanka Gönül.Mevlüdem'in dayı kızı,harbi bir güzel insan.Oradan ver elini Bostancı diyoruz ve Mevlüdem'in taa Belçikalardan gelip keşfettiği parçacıya gidiyoruz.Öyle böyle değil en pahalı parça 2 TL.Yok yalnış yazmadım,en pahalısı 2 TL gerçekten.Mevlüdem diyor ki,"aa,ama lütfen dikişsever arkadaşlarımız da yararlansın bundan,yazalım boglarımızda,siz de bol bol kumaşı yığın buraya.Bizim kızlar eritir bunları".Yarın yeni parçalar getirme sözünü alıyoruz hanımefendi ve beyefendiden.Adres süper kolay,Küçükyalı PTT'nin tam karşısındaki dükkan,şaşırmayın dükkanın önünde hazır dikilmiş parçalar sergileniyor,aslında parçacı değil,artan kumaşlarını satıyorlar.


Derhal ziyaret ediniz efendim,süper parçalar var,öyle 1-2 m değil,metrelerce parça 2 TL.Doymak bilmeyen gözümüzle bir iki parçayı hemen torbalara indirip yarın görüşmek üzere dükkan sahipleri ile vedalaşıp Bostancı sahile geçiyoruz ve upuzuuun bir sohbetin dibine vuruyoruz.Dedikodu,kahve falı derken akşam oluyor.



Bu arada şunu belirtmeliyim ki,bu iki hanımefendi de fotoğrafta göründüklerinden çok çok daha güzeller.Mevlüdem'in turkuaz rengi gözleri var,gülümseyince yüreği yüzüne yansıyor.
                    Saatler geçiyor ve ayrılma vakti geliyor,eşim güneşim bizi alıyor,kızları durağa bırakacağız.O arada aşkım ,"hadi,sizi lahmacun yemeye götüreyim" diyor.Allaaahh,kör istedi bir göz,Allah verdi iki göz,lahmacun bahane,bir iki saat daha beraberiz.



Fotolarda görünmüyor ama tüm aile buradayız,çocuklarım,eşim,koyuuu bir sohbete ailecek dalıyoruz bu kez.Nihayet ayrılmaya mecbur kalıyoruz ama yarın parçacıda buluşmak için sözleşiyoruz.
                    Mevlüdem gelmiş hoş gelmiş,en az blog  aleminden tanıdığınız kadar tatlı,içi dışı aynı,sevilesi kadın,hoş geldin sefa getirdin.....