11 Kasım 2014 Salı

                               DOĞRU BESLENME NEDİR,NE DEĞİLDİR????
             Doğru beslenme son yılların moda kavramı.O kadar bilgi kirliliği var ki,herkesin kafası karmakarışık.Ne yazık ki,günümüzde,bir çok bilgi taraflı olarak paylaşılmaktadır.Çoğu araştırma ilaç şirketleri sponsorluğunda yapılmakta ve araştırma sonuçları yanlı olarak yayınlanmaktadır.Bir gün yasak olan,öbür gün övülmekte;bir gün harika olan ,diğer gün korkunç olmaktadır.Meslekte geçirdiğim yirmi iki yıla,binlerce hasta tecrübesine,okuduğum binlerce kitap ve yayına rağmen ben bile zaman zaman şüpheye düşerim.Öncelikle doğru beslenmenin bir standardı yoktur ne yazık ki.Çünkü her insanın metabolizması farklıdır.Evet,vücut organlarımız,organların işleyişi her insanda aşağı yukarı aynıdır,ancak,vücudun içinde ne olduğunu tam olarak bilmemiz mümkün değildir.O yüzdendir ki;bazı ilaçlar bazılarına iyi gelirken bazılarında işe yaramaz;o yüzdendir ki bazısı su içse yarar,bazısı kazanla yese bir şey olmaz.
               Henüz tecrübesiz yeni mezun bir doktorken,okulda öğrendiğim bilgiler ışığında hastalarıma bir çok gıdayı yasaklardım.Sonrasında klinik tecrübem arttıkça,yeni çalışmaları okudukça gördüm ki;bu işin standart bir doğrusu yok,her hastama ayrı bir uygulama yapmam lazım.O zaman düşünmeye başladım,hastalarımın geçmişlerini iyice karıştırdım,biz buna tıp dilinde soygeçmiş öyküsü diyoruz,ve anladım ki aşağı yukarı o kişinin atasında dedesindeki beslenmeyi devam ettirirsem kişiyi de sağlıklı tutabilirim.Yani yıllarca tereyağı yemiş,doksan küsür yaşında ölmüş bir dedesi varsa,o kişiye tereyağını serbest bıraktım.Ya da tereyağını çok seven anneannesini ellili yaşlarda damar sertliğine bağlı kalp krizinden kaybeden hastamda tereyağı kısıtlamasına gittim.Tabii burada tereyağını farazi bir örnek olarak veriyorum,en çok o suçlandığı için.Yoksa gerçek tereyağını asla kısıtlamıyorum,günlük alınması gereken yağ miktarının üzerine çıkılmadıkça rahatlıkla tüketilebilir.Özetle hastalarıma her zaman söylediğim şey,eğer atanız dedeniz sağlıklı bir ömür sürmüşlerse,onların yediği içtiği her şeyi tüketin.
                  Bir de yeme sıklığı problemi var.Kimisi üç saatte bir yiyin,kimisi günde iki kere yiyin,kimisi akşam yediden sonra yemeyin diyor.Ben de diyorum ki,hepsi doğru,hepsi yanlış.Bu noktada yine benim dediğime geliyoruz,bu öneriler herkes için standart olamaz.Peki ne yapacağız;öncelikle kendinizi gözlemlemelisiniz.Biz hekimler sizlerle yirmi dört saat beraber değiliz,topu topu on beş yirmi dakika görüşüp muayenenizi tamamlayıp reçete ve tavsiyeler veriyoruz.Halbu ki,size uygun tedaviyi anlayabilmemiz için sizi gözlemlememiz gerekir.Gün içindeki hareketliliğinizi,yeme alışkanlıklarınızı izlememiz gerekir.Pratikte bu mümkün olmadığı için bu görev size düşüyor.Kendinizi en iyi siz tanırsınız,hangi gıdayı çok tükettiğinizde kolay kilo aldığınızı,hangi sıklıkla yediğinizde rahat ve sağlıklı olduğunuzu,hangi gıdayı tükettiğinizde sindirim sorunları yaşadığınızı gözlemleyin.Bunun için pahalı testlere ihtiyacınız yok.Hangi gıdaları yememeniz gerektiğini size söyleyen o çok pahalı testler yerine vücudunuzu dinleyin;pratik olarak,yediğinizde hazım güçlüğü çektiğiniz,sizde uyku hali yapan,midenizde gaz yapan yiyecekler sizi şişmanlatacak ve diğer sağlık sorunlarına yol açacaktır.İşte bu kadar basit.
                   Sağlıklı beslenmenin ve kilo vermenin ön şartlarından biri de,yeterli vitamin ve mineral almanızdır.Çünkü vitamin ve mineraller,metabolizmanızı hızlandırırlar.Genel kanının aksine,vitaminler sizi şişmanlatmaz,ancak metabolizmayı hızlandırdıkları için iştahınızı açarlar.Eğer iştahınıza hakim olur ve egzersiz yaparsanız,vitaminler sizi zayıflatırlar.Bu noktada bir yanlış anlaşılma olmasın,dışarıdan ilaç şeklinde vitamin alın demiyorum.Tabii tıbbi ihtiyaç varsa yani kan testinde vitamin eksikliği tespit edilmişse kullanın,o ayrı.Günlük öğünlerinizden birinde tüketeceğiniz zeytin yağı,fındık yağı ve ayçiçek yağı eklenmiş mevsim salatası ve bir porsiyon mevsim meyvesi günlük mineral ve vitamin ihtiyacınızı karşılayacaktır.Yağların karıştırılıp kullanılması doymamış yağ asitlerinden yeterince faydalanmanız için gereklidir,karışım yapığınızda,omega 3-6-9 'u almış olursunuz ki kalp ve damar sağlığınız için gereklidir.Mısır yağı,kanola yağı,soya yağı hakkında halen tam aydınlatıcı bilgiler olmadığı için kullanmanızı tavsiye etmiyorum,kanserojen etkilerinin yüksek olduğuna dair yazılar okuyorum sıklıkla.
                      Son olarak neleri yememeniz gerektiğine gelince;pratik olarak diyorum ki,paket ömrü uzun olan,çarçabuk hazırlanabilen,boya içeren,E'li maddeler içeren,monosodyum glutamat içeren ürünleri kullanmayın.Bir yiyeceğin raf ömrü ne kadar uzunsa,karaciğerinizi terk etmesi de o kadar uzun olacaktır.Bir çok boyar madde ve katkı maddesi vücudunuzu terk etmez ve karaciğerinizde birikir.Raf ömrü kısa ürünleri tercih edin,entegre ürünlerden uzak durun,şarküteri tüketecekseniz,pastırma ve sucuğu en kötü ihtimalle jambonu tercih edin.
                       Biliyorum çok uzun bir yazı oldu ama aslında daha yazacak çok şey var.Sabrınıza teşekkür ederim,özetle yiyin için,hareket edin,keyfinize bakın.Doğal olduğu sürece,keyifle yediğiniz hiç bir şey size zarar vermez.Çünkü keyif aldığınızda Serotonin salgılarsınız ve Serotonin tüm vücut işlevlerini düzene sokan bir hormondur.Sağlıkla kalın.Dr.Sevda Coşkun Şahin.

2 yorum:

nurhan dedi ki...

Merhaba bir süredir sizi ara ara takip ediyorum.Dikişle ilgili hatta birçok el işlerini severek takip ediyorum.Sağlıka ilgili böyle güzel,anlaşılır yazıları okumaya çalışıyorum.Teşekkürler.

Dikiş Sevda’ sı dedi ki...

Ben teşekkür ederim .